25 Ağustos 2010 Çarşamba


"İnanma, geçitin sonunda çıkış yok
O iki çıplak adam da seni orada beklemiyor
Sessizlik farklı bir anam nezdi
Son konuşan, ilk sözü etmiş demektir

Bundan sonra yüzümde facia beslemeyeceğim
Kalbimi blues zindanlarında boğdurdum
Uzun bir yazıda gözden kaçan bir firari harfim
Ne benle başlıyor kelime ne de benle bitiyor

Bu gezegenin tozuyum kendimi yine sileceğim
Sana gelmiyorum bu yara başka hastalıktan
Bir hatıra bile değilsin ben içeri girerken
Ben dışarı çıkarken fil mezarlığı artık yüzün

Yüzümü yüzüne yeni yıkanmış kefen
Şeklinde seriyorum boyunca, iyi
Aşktan bana her mevsim çığ düşüyor
Aşkın mı? Böyle bir şarkı dinlemiştim
Ne kimse söylüyordu ne de ben eşlik ediyordum

Damdan dama atlarken düşen bir kedinin gözleri
Var işte şimdi kana batan yüzümde
Yüzümü ellerinin arasına al
Hani tutarmış gibi bir sincap, cevizini
 
İnanma, geçitin sonunda çıkış yok
Ve dönme geri, arkadaki giriş de kapalı  
Senin yüzün benim yüzüme şüphesiz gizli geçit
Benim yüzüm senin yüzünle paketli
Bedenimi değil, bir tımarhaneyi sunuyorum sana

 
İçim cıvıl cıvıl deli çocuklar bahçesi
Kan falıma baktırdım bir vakte kadar ölüm görünüyor
Ve deli gömleği gibi duruyor yüzüm kafatasımda
 
Hiç tanığım olmuyor hiç yaşadıkça
Ve içimdeki dava düşüyor sen içeri girerken
Ben dışarı çıkarken, anla, bambaşka bir inziva"

 Küçük İskender

3 yorum:

Elif Gizem dedi ki...

Bazen senin Küçük İskender'in kadın versiyonu olduğunu düşünüyorum biliyor musun? Her cümlesinde bir sorgu vardır onun da. Her cümlesinde bir zeka belirtisi. Ve ben onun bu yazısını ilk defa okuyorum. Çok güzelmiş.

Elif Gizem dedi ki...

"Aşkın mı? Böyle bir şarkı dinlemiştim
Ne kimse söylüyordu ne de ben eşlik ediyordum..."

Bu cümle mesela... bir cümlenin altında başka bir cümle aratıyor insana...

Efsa dedi ki...

Benim daha zamanım var. çoğunlukla kendi yazdıklarımı beğenmiyorum ben. Dönem dönem esiyorlar. Sanırım ona aşık hissetmediğim veya çok aşık olduğum anlarda yaşanıyor en çok bu.

Ona yazdıklarımı siyah etiketinde topluyprum ben ve geçenlerde küçük iskender'in şiirlerini ararken bunu görünce dondum bir an.

Bana hep ne derdi biliyor musun..
"Yüzünü ellerime ver..."

"Öpüyorum yüzünden, hep senin yüzünden..."

ve yukarıda sincaplı kısmı okuyunca içim gitti.


Verdiğin cümlede de ben takılı kalmıştım. Ve yazarın şarkıyı gözlerdeki anlamdan dinlediği izlenimine kapılmıştım.