13 Eylül 2010 Pazartesi

Canım yakılmadıkça, kuyruğuma basılmadıkça asla kimseye bilerek zarar vermedim. Kin tutsamda bir şekilde hep karşımdaki kişinin gününü göreceği anı bekledim ve o an orada olmak için dua ettim. Canımın bilerek yakıldığını anladığımda ise kişilere sevdikleri ile zarar vermek istedim en çok. Ama başkalarını da buna alet etmeyi kendime yakıştıramayınca vazgeçerdim. İşin özü sonuçta hep canımın yanması pahasına can yaktım bazı bazı.

Hayatımda ilk kez canımın yandığını hissettiğim an, ortaokuldaydı. İlk kez birisi ile gırtlak gırtlağa kavga etmiştim, üstelik bu bir erkekti. Beğendiğim çocuk ise yüzümün sol tarafının kızarıklığına bakıp dalga geçmiş, hocanın önünde yerimden kalkıp, birde bunun suratına bir tane indirmiştim. Hocada bana kapıyı göstermişti tabiki. Çocuk ise tenefüste dahil peşimden koşmuş, bana ahkam kessede arkadaşlarına haklı olduğumu belirtmiş, ne kadar üzüldüğü suratından belli olsa da, affetmemiştim.

Gerçekten kötülük yapmak istediğimde ise 16 yaşımdaydım. Hoşlandığımı bildiği halde onunla çıkan çocukluk arkadaşımdan ayrılma anlarını ve aşk acısı çekerken ki halini sabırla bekleyip, o esnada o çocukla bende çıkmıştım. Bir dönem kızla küs kalmıştık hali ile. Ben istediğimi her iki şekilde de almıştım. Hem çocuktan, hemde çocukluk arkadaşımdan...

İlk kez birinin canını yakmak istediğimde ise; 25 yaşımdaydım. Eşimin beni aldattığı ve telefonda bana ağlayarak evli olduğunu bilmediğini söyleyen kız, 1 ay sonra eşime doğum günü mesajında pasta yerine kendini sunar hallerle bir msaj atınca nevrim dönmüştü. O ana dek hır gür çıkartmadan bu evliliği bitirmek isteyen ben, kusmuştum mide bulantıları ile. 

Kızın sadece ismini ve okuduğu okulla, bölümü biliyordum. İstediklerime ulaşmam 4 günümü aldı.Sonuç olarak elimde şu bilgiler vardı: adı soyadı / anne adı soyadı / meslekleri / adresleri / telefon numaraları... Elimdeki kağıda bakıp bakıp uzun uzun düşündüğümü anımsıyorum. Gerçekten bunu yapmayı isteyip istemediğimi...

Sonunda ise bu kirli işe elimi bulaştırmadım. Başkasının öfkesini kullandım. Telefon numarasının olduğu kağıdı, onun telefon açacağını bildiğim için ablama verdim. Ablam ulaşamamış, sonraki süreçte ise konuşan ise annem olmuş.

Evlerine aldıkları çocuğun, ismini, yaşını, medeni halini yanlış bildikleri insanın durumunu öğrenince; anında kıza telefon açıp tabiri caizse ağzına sıçmışlar. bir dönem okuldan alındığını ise eski eşim feryat figan ba"sen böyle bir şeyi sen nasıl yaparsın, bir kızın hayatını mahvettin" söylenince öğrendim. (kendi kızının hayatı pek önemli değildi sanırım o an onun için)

Benim hissettiğim ise ferahlıktı. Hak yerini bulmuştu. Kesinlikle vicdan azabı duymadım kız için. Eski eşim içinse, bir insanın canını en çok sevdikleri ile yaktım. Bu bana yetti.

Ha bunları neden anlattım hiç bilmiyorum. İlk kez yazıyorumda bu kadar ayrıntıyı... Sanırım geçirdiğimiz hafta sonu 3 yıldan sonra ilk kez bu kadar kahkahalı geçtiği için. Bezelyeyi gezdirdik babası ile. Ve bol gülümsemeli bir gündü. O adamın yanında böylesine gülebilmek ve 3 sene sonra ilk kez rahat olabilmek şaşırttı beni. Hiçbir şekilde barışma imkanını sunmayacak olsamda arkadaşça gülebilmek güzeldi.


  

2 yorum:

Elif Gizem dedi ki...

Efsa, çok sevindim. olgun bir kadın olmak bu sanırım. Bir araya geldiğinizde hep gülümseyin, herşeye rağmen. Ortanızda bir bezelye var çünkü:)

Efsa dedi ki...

Evet.. yoksa sanmıyorum ki birbirimizin suratına dahi bakalım.
Hayat işte...
Bana kattıkları ile benden aldıkları ile bakış açısı getiriyor bir çok olguya.