7 Eylül 2010 Salı

Ne içimden geçtin, ne hayatımdan bu kadardı!

Şimdi zaman vücudumda bir akrebin hızı ile ilerliyor.
Ve sen;
Kalıtımsal bir hastalık gibisin bana.
Her seni içimden aldırdığımda, bir yerlerden fışkırıyorsun.
Ama biliyor musun, bu kez farklı.
Hani her defasında "yeter / yoruldum" dediklerimden çok çok farklı.

Kabullenmişliğin getirisinde, ilk kez bu kadar yoğun hissettiğim bir kızgınlık ve aşağılama duygusu.
Bahane buluşlarımın ardından, kendimle eşit derecede sana kızmalarım.

Önemli olan benim,
hani şu her seferinde sen mutlu olasın diye ertelediğim...
Geç bir farkediş değil bu. Aslında bir fark ediş bile değil.
Sadece zamanını beklediğim bir durumdu ve zamanı geldi.

Seni seviyorum ama bunu kendime yaşatamayacak  ve kimseye bunun için minnet etmeyecek kadar; kendimi seviyorum. Buda günün notu olsun...




Hiç yorum yok: