20 Mayıs 2010 Perşembe

Mektuplar / Hatırlananlar


Bana bir o kadar yakın ve bir o kadar da uzaktın ki, bunu anlamakta zorlanıyordum. Soluduğum havayı ellerimle dövmeye benziyordu bu. Oysa ben iz bırakmak istiyordum tüm kadınlığımla. Tutkuyu kullanarak yazan parmaklarımı kırıp, ikiye bölen olarak değil!


Ne çok isterdim kendine ördüğün duvarların tuğladan olmasını. Dokunduğumda yıkılmasını. Oysa senin duvarların tahtadandı sevgili. Depremlerimden sapasağlam çıkışına sinirleniyordum. Esnek, kırılmaz, çatlamaz… Hani demiştim ya kendimi suya benzetiyorum diye. İşte benim sende çok fazla yaş tahtaya basışımın nedeni. Ne üfleyince, ne dokununca, ne de bastırınca yıkıldın. Bir tek ayağımı çektiğim an benden uzaklaştın.

İstediğim ki şevkini kabartayım, öfkeni değil!!

Aklımda o kadar çok düşünce, o kadar çok sahne var ki. Hepsi saçma bir sıralamaya bürünmüş haldeler. Üstelik eskisi kadar önemsemediğim ve gerçekte olmanı istediğim hayale en yakın örnek sen bile farklı geliyorsun gözüme. Bir noktada sana hissettiğim (tam olarak sevgi diyemediğim) duyguyu hatırlamayı seviyorum. Yaşlı insanların eskileri anımsayıp yüzlerinde hoş bir gülümseme yaratması gibi bir şey, bu hissettiklerim. Geçmişe dönmeyi seviyorum. Şu anda ki hislerimle karşılaştırmayı. Meğer güzel anımsanacak ne çok duygum varmış...

Hani demiştin ya bir gün "sen ne kadar sevildiğini anlamayacak kadar salaksın" diye. O an idrak edememiş, telefonun diğer ucunda kitlenmiştim. Birşeyler çıkamamıştı ağzımdan. Keşke gerçekten sana inanabilseydim. Keşke sende birazcık daha üsteleyebilseydin. Hani insanların pişmanlıkla söylediği keşkelerden biri değil bu. Sadece bir parça merak fazlalığı. Yoksa değişen bir şey olamayacağını, uzun ayrılıkları bu ilişkinin kaldıramayacağını bir şekilde biliyordum.

Şimdi düşünüyorum da birbirimizi sevme biçimlerimiz ne kadar da farklıymış.

Biliyorsun, seni hiçbir şey suçlamıyorum, "bir neden" de aramıyorum artık olmayışlarına. Bazı şeylerin açıklaması yok. Mazereti yok. Öğreniyorsun zamanla. Sadece olmuyor bazen. Bazen bazı şeyleri oturtamıyorsun. Hayatımdaki tüm “O” ları sıfırlıyorum şimdi. Başta üzerimdeki mülkiyetini kaldıracağım. İçimdeki seni seven tüm kimliklerimle birlik olup, meşrutiyeti ilan edeceğim yeniden.

Seninle bende böyleydik işte.
Ne aynı adımları atabildik. Ne de öne çıkışlarla birbirimize yakınlaşabildik.
Hoş kal sevgili,
Şimdi bir devrim zamanı, geleceğe bir tarih atıyorum.


Hiç yorum yok: