10 Haziran 2010 Perşembe

Mektuplar / Olmayan Biz' e Dair

Merhaba Sevgili,

Konuşmalarımıza istinaden çok şey yazdım senin için... Çoğu kez o anların sıcaklığını da hissettim. Değişen ne bilmiyorum, ama artık özlemiyorum!

İnsan sadece boşluğa düşünce, özlemeyi hatrına getiriyor. İstanbul gezimde arkadaşlarımdan birisi,yazdıklarını okurken aralarından şöyle bir cümle aklımda kaldı: "Senin üstünü çizdim zannederken, altını çizmişim" Çok hoşuma gitti. Ve yine Y.‘ nin yazdığı diğer bir söz… Bu sefer içim gitti. "canını acıtan varlığı mı, yokluğu mu kestiremeyeceksin"

“Sahi neydi canımı en çok acıtan? Varlığınla yakan, yokluğunla susatan..”.

En çok neyini sevdim diye zaman zaman çok soru sordum kendime. Hatırlıyor musun senin iyi yanlarını görmek isteyen bana inat; konuşmaların birinde “belki de okudukların ya da gördüklerinden daha da kötüyümdür” demiştin. Gerçekten bu kadar tahmin gücümü aştıran şekilde kötü müydün bilmiyordum. Ama engellenemez biçimde burada ki dürüstlüğüne aşık olmuştum. Sadece ne olduğundan, ne olmadığından emin birisin ve bu hayatı sevmediğini onlarca kez söyledikten sonra, gerektiğinde bundan sıyrılabilirsin sandım..

Hayatımda bir kez olsun, bir insanı değiştirmek istemeden, olduğu gibi kabullenmek istedim. Seni istedim. Bunların hepsini göz ardı etmek, gerçekten dürüstlüğüne inanmak istedim. Benzer yapıdaki düşüncelerimizin bizi bir yere götürebileceğini sandım. Bizi ne olduğumuzu bilmediğimiz bir “şey” den alıp, gerçekliliğe taşır sandım… Yanılmadım… Sadece sandım…

Bazı erkeklerin hayatlarındaki ezber bozduran kadınlardan bahsettik yine arkadaşlarımla. Hani alışılmışın dışında kalan kadınlardan… Beklentisiz, kendine bir yol çizip o yolda zaten yürüyen, fakat bunu karşıdaki ile yapmak isteyen kadınlardan… Ondan, benden…

Söylesene neydi sende ki o doymayan yan?"
Ben sadece seni kısıtlamadan hayatını yaşamanı istedim. Sadece benimle olmaktan, konuşmaktan, paylaşmaktan mutlu ol istedim… Yaşamında bir engel gibi var olan ve bu yüzden mutsuz eden kadın olmak istemedim…
Buna rağmen yetmeyen neydi? Neydik ki biz? Ve ne olmak istemiştik?”

Hatırlıyor musun bir gün hışımla “Biz neyiz bilmiyorum. Sevgili miyiz, arkadaş mıyız, dost muyuz, neyiz bilmiyorum ama seni seviyorum” demiştin. Neden sevmediğin halde buna inandırma gereği hissettin. Yanımda yoktun… Tek hatırladığım “Ben yorulup uzaklaşmak istediğimde beni yolumdan döndüren bir sen… Beklenmedik bir anda yanıma baktığımda yokluğunu anlayıp, kendini sorgulamalara iten bir ben...”

Bir çocuğun doğumundan da aşkın bir süre geçti aramızda. Aramızdan kırgınlıklar, kızgınlıklar, tutkular, kıskançlıklar, umursamalar, umursamazlıklar, başka insanlar geçti. Şu an anlıyorum ki; en çok bende ki Araf' ını sevmişim. Senden hem nefret etmeyi, hem de sevmeyi sevmişim. Hem gülüp hem de bir kaç damlamda kalışını bir defa... Akmayışını...

"Ne garip! Sen benim gözümden hiç akmadın. Akmanı dilerdim. Senin için ağlayan kadın olmayı isterdim. Benim için o adam olmanı dilerdim"

Beni benden uzaklaştıran, verilen ama bir noktadan sonra yorduran ödünler… Beklentisizliğin arasından istemsizce fışkıran beklentiler… Sevmekle yorulan yanlarım… Ben vazgeçtikçe paçama yapışan ve bırakmayacağım diyen yanların… Sevdiklerimin yanında, sevmediğim davranışların… Adım adım takip etmeler… Takiplerin…

Aslına bir noktadan bakarsan, bende aynen sen gibiydim. Seni olanca varlığımla sevemedim. Hep kendimi engelledim daha fazlası için. Beklentilerimin, hırslarımın içinde sıkışıp kaldım. Benim için bir kez olsun bir şeyler yapmanı diledim. İçimdeki savunma güdüsü ile emin olmak istedim. Senden... Sevginden... Bir kez olsun gelmeni istedim. Gel dedim, gelmem dedim, gittim. Gelmedin. "Oysa sen; tüm bunları geçip hep aradın. Varlığınla yokluk yaşattın. Neden yaptın?"

Bugün kendimle ve en önemlisi seninle, sen olmadan bir yüzleşme yapmak istedim. Seni sevmiyorum, özlemiyorum da. Ama alışkanlık sanırım bir tür benimkisi. Bir de biten bir şeyle sonsuza dek yüzleşik kalma ihtiyacı. Geriye dönüp düşündüğümde benim vicdanım rahat, dilerim bir gün sende kendinle barışırsın. Aslında o kadar çok şey varmış ki yazılacak olan, herhalde bununla sınırlı kalmayacak... Sen gerçekten kötüsün!

Fark etmeden çok doğru bir söz etmişsin;

“sana gelmek değil ki olay, sana kalmak aslolan”

Yazık ki, sen kalamadın be canım…

2 yorum:

Ateş Böceği dedi ki...

Nasıl yani ya..!!!

Efsa dedi ki...

yok tatlım, ya bugün herkes biz ayrıldık sanıyor.
Eski bir mektup bu. Efsa' dan buraya aktardım. Mektupları sıraya diziyorum burada da.