12 Ekim 2009 Pazartesi


Söylemek istediğim şu ki; yarım kaldı çayım...


Islak ellerle tutulmuş kibrit kabındaki kibrit gibiyim.

Yanamıyorum, yakılamıyorum.

Bu kıtanın toprakları artık adım adım yürüyemeyecek kadar ağır gelir oldu bize...
Anlamıyormusun adımlarımız çarpışıyor.
İkimizden biri gitmeli...

Lütfen git...

Ben gidersem dönemeyeceğim, biliyorum.

Karar verdim;

büyüyünce hiç birşey olamazsam,


morgun kapısında bekçi olacağım.

Geçmiş zamanların birinde:


- "Korkutucu, renkli, etkileyici ve cazibeli" demiştim...

- "Evet" demiştin...



Ben hortumdan bahsetmiştim...

Sende benden...
Adam kadına göre çok sessizdi...



Kadın bitmesine duacı... Adam bitmesine seyirci...


03/09

Bu sessizlik çoğu zaman kadına ağır geldi.
Kadın hissettikleri bitsin istedi.
Delirecek gibiydi.

Bitmemesi hırslandırıyordu üstelik.
Hırçınlaştırıyor, olmaması gereken kişilik bulamaçları yaşatıyordu.

Adam bitsin istedi.
Hissettiği vicdan azabından biraz öte bişiydi.
Adam kendini bastırmayı öğrenmişti.
Sevgisini dirseklemeyi, onu geride bırakıp mantığıyla hükmetmeyi...

Adam; kadın hala onu sevdiği için üzülüyordu.
Tıpkı kadının adamın vicdanının rahatsızlığına üzüldüğü gibi.

Adım atmaya hevesli olduklarımdan, atınca korkar oldum.
Yine adım atmaya korktuklarıma karşı adım attım ve hevese geldim...
Arada aslında ne kadar çok nüans var.

Sorun şu;

"öyle cümleler kuruyorsun ki, suçunu her ikimizde bilsek de kanıtlayamıyorum."

9 Ekim 2009 Cuma

Acısın mı canım?
Evet acısın...

...

Ya sen...
Canını yakayım mı?
Evet yakayım...

Kessem bir yerini ince bir çizikle
Akan kanını içsem,
Kanın dudaklarımda mühürlense,
sonra beni öpsen hatta.
Kan beni tahrik ediyor...
ve canım acıyor,

seninde canın acısın istiyorum.

...

03 / 09
Salaksın sen...

Kendin korktuğun yetmiyormuş gibi, birde beni de korkuttun kendinden.
Bir aşktan çıkmayı beklerken, en sonunda zıvanadan çıkmak bu olsa gerek :)

8 Ekim 2009 Perşembe


...

Bırak gözlerimdeki, rimellerim aksın...
Zaten sen başparmağınla sil diye sürdüm rujumu bugün.
dağıt suratıma,
dağıl bana

...
Bazı şeyler hep yaşatılmalı,

Unutulmasına müsaade de edilmemeli

Unutma beni
O
öpüşmeyi
ve
gözlerinde kendi yansımasını görmeyi özledi



Peki o zaman
Kendi hakkında üçüncü tekil şahıs olarak bahsetmek neden ki...


Bulaşıcı bir hastalık gibi olsa sevgim... Bir hapşursam... Sende hasta olsan... :)

Öylesine karalamaca;


Geçmişi geleceğe,
Geleceği şimdiye,
Şimdiyi geçmişle bulamayı seviyorum

Yazdığım cümlelerimden sadece bir tanesi o anımı kapsıyor
Gerisi hep zırvalama, taslak, arşivi taşıma...
Bundan sonra altlarına tarih de belirtmeliyim sanırım.
Saklanmak istiyorum yorganımın altına
~

Zamanla aranan biriyken,ısrar edilen kayboluyor.

Aranan arayan oluyor,bulamayan...

~

7 Ekim 2009 Çarşamba


Hayatımın çizgisinde, yaşamımın en güzel anlarında bir set gibi dikiliyor

İMKANSIZLIĞIN...!

Çok üzgünüm...

Yaşayamadığımız herşey için.


08
Özeleştiriden nefret eden ama eleştiriye bayılan bir toplum yapımız var ya hani...

İşte sende aynen böylesin biliyor musun?
Tüm sezgilerimi yitirdim artık...

Keşke;

Anne yüreği gibi olsam.

Yaşamadan anlasam bir şeylerin olacağını...
Bıraksam kendimi sana,

Keşke tutacağından gerçekten, emin olsam...!