22 Mart 2010 Pazartesi


Bir sonraki adımını ve bunun getirilerini hesaplamıştı. Sonuçta karşısındaki de bir insandı. Ve her insan gibi o da, benzer koşullarda benzer davranışlar içinde olurdu.

Tüm ihtimalleri göz önüne almış, bir satranç oyununu başlatmıştı. Kafasında onlarca olasılık, onlarca davranış biçimi vardı. Bu oyundan vazgeçmeyecekti. İlk kez yapabileceklerinin gücünü görmüş, bu his kendisini de korkutmuş olsa da, kendi canının acıması pahasına başladığı işi bitirecekti.

Kaybedecek bir şeyi olmayan insanlardan korkmuştu seneler boyunca.
İşte şimdi yeterince sağduyulu davrandığı bu dünyada; kendisinin de kaybedecek hiçbir şeyi kalmamıştı.

20 Mart 2010 Cumartesi


gel dedim
ama kal asla
gitmek istedim
ama kalmak asla


 

19 Mart 2010 Cuma


Ah!
Umudum kırıldı.
ÇEKİL!
Üzerine sıçramasın parçaları..
İnan kıymıklarını ben bile ayıtlayamam.

Bir masal daha üfleniyordu yüzüme, nur yüzlü teyzelerin nefesleri ile.

"Allah, son gürlüğü versin" dediler bir ağızdan.

Kutsandım ellerinde...



18 Mart 2010 Perşembe

Şu an ne isterdin diye sorsalar, gamzelerimden ilk ve son kez öpmesini derdim.


Lütfen ama lütfen kralken, soytarı olma!


Yollarımız bir kavşakta; köşelerden birbirimize bakmaktan başka, bize uğramadı.


Ayrı şehirlerin, ayrı insanlarıydık. Ben güneşin kızıydım, sen kuzeyin yıldızı...


Yanlış durakta inen bir şaşkınım.

Hep senin evine yakın durakta inmeyi adet edinen bir meczup


- "Bana inanacağım sözler verme" dedi kadın.

ve ancak susmayı bildi adam. Ne dese boşa olacaktı...


Ve senden olan. 

Bir yalan

Elimde son kalan.

Satıyorum!

Yok mu alan!


Bak işte gördün mü?
Duyguların bile traş edilmiş senin.
Aralarında hep insan kesikleri...

Bak fark ettin mi?
Kanın sinsice kurumuş bir yerde.
Öpmüşüm;
Kalıntılar benim dudak izimde.



Hadi diyelim ki, içindeki çığlıkları hiç dinlemedin, red edip duymadın.
Peki durabildin mi kendi sevginin merkezinde?
Önünde miydin?
Arkasında mı kaldın?
Sapasağlam yanında mı yoksa?

17 Mart 2010 Çarşamba

Kanıma Akdeniz karışmış benim. Soğuk duruşların ardında, ne kadar çok kan kaynatmışım.


Ve uzaklaşıyorum artık kasıklarından, ayaklarının altından -yol bile olamadan-
Dudaklarım şarap olmuş. Dudakların ağzımda durdukça tatlanıyor... İç beni gönlünce. Fazla çarpmam söz.
Uykunun arasında yarı sersem uyanınca; sol tarafa yeniden dönüp, kendi kokunu koklayarak uykuya dalmanın cazibeli, huzur dolu bir güzelliği var.

15 Mart 2010 Pazartesi


Engizisyonda boynum!

Kelimeler darağacında,

Taşlamışlar, içinde sen eklenmiş her bir heceyi.

Adım/n/da ki her bir harfi, bir katıra bağlamışlar.

Sorguda ki her bir sesin, sesi kısılmış, "masumum" demekten.

Cımbızlarla yolmuşlar tüm noktalama işaretlerini.


 


Ve parlayan güneş,

Seninle aydınlanan günüme eş.

Selam vermiş.
Selam durmuş.
Bir hocanın ağzında sela olmuş.

İmzalar sokaklarda,
sokakta, çıkma yasağı! 
Silahlar tutan elleriyle kimliklerini sormuşlar,
 ülkesinin adamları.
Başka ülkelerin ağzında sakız olmuş.