21 Ekim 2010 Perşembe


"Sen benden uzaklaştıkça; sadece retinamda değil, kalbimden de küçülüyorsun"
diye not düşmüşüm...

Geçen sene bu tarihlerde sayfalara...

20 Ekim 2010 Çarşamba


"Ya ellerim" diyorum..
"Ya yüzüm"...

"Hala izlerini taşıyorsun" diyorlar...!


19 Ekim 2010 Salı


Zamanla anlıyorsun..
İnsan el yazısını değiştirebiliyormuş.
Ama ya yazgısını?

Biliyorsun değil mi?
Bana gelirken anahtara ihtiyacın yok.
Her seferinde yüzümdeki gülümsemeyi katarak, o kapıyı açmaktan onur duyarım.


Az sonra ben o sokağın öteki ucundan, yeni bir sokağa döneceğim.
İnsanlara, kokulara, ağaçlara...
Evlerin duvarlarını sümbül yerine, yaseminler sarmış olacak belki de..
Kurabiye kokan anne, az sonra okuldan gelecek çocuğunu kucaklayacak.
Parmakları nasır tutmuş bir adam, karısına yeni bir yazma alacak.
Saat 7 yi 14 geçecek mesela.
Akşam ezanı okunacak.

Ben az sonra seninle dopdolu geçen o kaldırımlarda son adımımı da atacağım.
Kelimelerden oluşturduğum insan kalabalığını, temizlemekten vazgeçeceğim.
Sokağın kirlenecek!
Bir köpek havlayacak.
Sokak lambaları yanacak,
Kaldırımlar bir arnavut yumuşaklığında basılacak...

Ben az sonra köşedeki yavruağzı evin duvarına son kez parmaklarımı sürüp, döneceğim köşeden.
Emanet bırakacak çiçeklerim olmayacak.
Senin yüzünü yansıtan çocukları özleyeceğim en çok.
Ama bakmayacağım ardıma. 

Az sonra gideceğim ya, adımlarımın sesi bile duyulmayacak.
Görkemli bir girişin, sessiz gidişlerini yaşayacağım.
Güneşin batışı karışacak saçlarımın kızılına
Bu kez savrulmadan, savuracağım...

Ben az sonra o sokağın öteki ucundan döneceğim.
Akıllarda son görüntüyü, köşeyi dönerken rüzgarla ayaklanan elbisemin ucu yaratacak.
Seni iyi hatırlamayacağım,
Bir zamanlar sana kaptırdığım elimi sallamak için, kolumu yormayacağım.
Sen dokundun,
Sıcaklığından derim büzüştü, yapıştı sanki sana.
Çekersem canımın yanacağından korkuyorum.

Şimdi sen geleceksin ya,
Burnum uyanacak,
Soluğumu tutucam.
Sesinden şarkılar dinlerdim...
Sesi İstanbul kokardı.

Sonra nokta konuldu her şarkının sonuna.

Posası çıkmış sözleri kaldı elimde avucumda,
Yitirmedim aklımı..

Sözleri bir kent kalabalığıydı...
Sözleri İstanbul kaldı.
Öyle bulanık, öyle tehditkar, öyle yavan.

Uyuyorsun,
Saçlarımdan danlayan huzur eşliğinde,
Dizlerimde...

Gözlerine baktıkça yağmurları giyiniyorum sanki!

Gözünde büyüttüğün kişinin,basınca çıtırdamayacağını keşfetmek, garip bi tokat etkisi yaratıyor insanda.
Kendine şaşırıyorsun,bu muydu be diye!

18 Ekim 2010 Pazartesi


Saniyelerin arasına saklandım...



Elini uzatıyorsun..
Bir film karesini kendimizce çekiyoruz.
Sen İlyas oluyorsun, ben Asya.

Tutmak istemekle, ölmeyi istemek arasında bocalıyorum.
Ya tutunca bırakmak istemezsem?
Ya tutunca sen bırakırsan beni?

Korkuyorum.

 
"Hayatım içimden geçen cümleler içinde geçti" demişti ya Murathan Mungan bir kitabında;
 
Sen ise sevgilim, ne içimden geçebilmiştin, nede hayatımdan!
 
 

15 Ekim 2010 Cuma

"Adı yalnızlık olan, okumadığın bir şiiri daha yırttım"
demiş yazar...

“Birbirimiz için yanlış kişiler olduğumuzu söyleme. Biz başka hiç kimse için doğru kişiler değiliz.”

*The Cutting Edge

Sen fotosentez yapıyordun kendi hayatınla,
Ben uzaktan sadece seyrediyordum.

Hayat diyordum sana.
Adına aşk diyordum.

Sanki farklı duraklarda bekliyorduk aynı otobüsü.
Trafik hızla akıyordu...

Elimden tutmamandan korkuyordum.
Hayat diyordum değil mi?
Hayatım...
Bir prospektüsten ibaret olsun istemiyordum...

14 Ekim 2010 Perşembe


Defalarca bıkmadan okumak istediğim kitaplar gibiydin..
Oysa ben seni okumak değil, sana dokunmak istiyordum.


Ayağımın havada kalmasına izin vermedin.
Hep sağlam basma endişesi yaşattın bana yanında!

Belki de;
"İşte bu yüzden"

Ben 2 yıldır seni düşündüğüm, seni yazdığım, seni yaşadığım o koltuktan kalktım.
Sonra bitti bu hikaye.