1 Kasım 2010 Pazartesi


Aç kapını..
Bak sana saçlarımı toplayarak geldim ve seni seven tüm savruk yanlarımla..

Aç kapını..
Sana saçlarımın kiri, kokusu ile yıkanmadan, olabilecek en doğal halimle geldim.

Aç kapını..
Kelimelerime çocukların, çocuklukların bulaşsın..
Birinci ve ikinci tekilden ibaret bir yaşamda; birbirimiz için iyelik zamirleri iken,  
üçüncü tekil şahıstan ibaret kalmak..

Aynı meridyende, iki farklı nokta olmaktan öteye gitmeliydik.

Öyle olacak sandığımdandı..
Öyle olmasına tahammül ettiklerim..


26 Ekim 2010 Salı


Hani bazen çok geçtir ya..  
Hani hevesler tükenmiştir..
Havada asılı kalan o dilekler buhar olmuştur ya..
Necip Fazıl çıkar bir kitap sayfasından "gelme artık neye yarar" der ya..
Artık söylenecek hiç samimi söze inanasın gelmez ya..

İşte kendimde bunu anladığım andan nefret ediyorum.

Hala insan kalan yerlerim acıyor şu an...



Her defasında;
Eğer içine girersem, boğulurum sanıp korkuyorum.

Girmezsem, bakarken doyamamaktan...


Biliyorum söylemene bile gerek yok; hayali bile güzeldi.
Zaten olması gereken, akıllarda güzel kalması değilmiydi...!

25 Ekim 2010 Pazartesi


"Çiçeğim" dedin ya bana; aklımdan geçenleri keşke bilebilseydin..
 ...
"Canım sevdiğim, çiçeğim, aşkım. Keşke diyemiyeceğim kadar uzağım artık... 
Oysa o kadar ısıtmak istedim ki nefesimle sırtını. Keşke yüreğine en güzel aşk şarkılarını fısıldayabilseydim. Yapamadım aşkım, kelimelerden utandım. Ellerim ellerini sevdi çiçeğim, dudaklarım koynunu, gözlerim yüreğini. O güzel, içinde güneş saklı yüreğini…"


* Nefes filminden bir alıntı

Biliyorum biteceksin..
Ve benim adına "aşk" dediğim, o saç diplerimi bile terleten "şey" bitecek..
Ben donacağım...
Kalıplaşacak cümlelerim..
Yavan ağızlarla konuşacağım insanlığa.
Bütün sırlar sıradanlaşacak..


Ve ben gözünde Tanrılaşmak istemedim.
Sadece ihtiyaç zamanlarında hatırlanıp dua edilen...

24 Ekim 2010 Pazar


Biliyorum bu bir oyun değil.
Ama tutulmayan sözlerin arasında, "aşk" kaç harftir ki, adam asmaca oyununda...!


- "Ne söyleyeceğini dinleyemeyecek misiniz?"
- "Siz hiç aşık olmadınız mı? Dinlersem inanırım!"

* Bir dizide geçen sevdiğim bir diyalog


İnandığın bir kitabı yüksekte tutmak gibi...
Ne zaman bir adama aşık olsam, el üstünde tutmak için tüm gayretimi gösterdikten sonra, onun inançsızlığını farkediyordum.

Ve hayat birazda buydu... 
Kendi beklentilerini başkalarında görememekti hayat.

sen geldin ya bana, kalbimdeki buruşmuş yerler açıldı.

22 Ekim 2010 Cuma


Ben yüksekten sevinçle sana atladığımı sanırken,
Sen suya dönüşüyorsun,
Çakılıyorum!

Kıvrımlarına tüm yolculuklarım..
Tek kişilik yataklı bir vagondayım.

Gelişinle beni kalabalıklaştırır mısın?


21 Ekim 2010 Perşembe


Senin sesinin içinde bir şeyler var...
Masal kaçmış içine sanki..
:)


Ellerine bulaşmasın diye,
Bütün bedelleri ödenmiş acılarımı, 
Arabesk saçlarımda topladım.

Sonra kasıklarına bağladım bileklerimi... 
Kımıldatma!
Daha da bir adım bile, attırma bana!

Ah adam!
En yalın halimle, yanına hükmederken kendimi.
Kokunu başka tenlerde bırakma!
Hala insan kalan yerlerim var.
Acıtma yokluğunla!
İçimden tuttum seni...
Sofrana oturup, yudum yudum yokluk yuttum!

Boğazımda düğümlensen, kalbim acırdı.
Sızlardı burnumun tüm direkleri.

Kendine kundakçı, bir masala inanmak isteyen bir kızdım ben sadece.
Ötesi yok!

"Adını anmak güzeldi,
Dost ağızlarda sana dair cümlelerin
Islatılması...
Adını anmak...
Yüksek sesle, kimsesiz gecelerin düşsel
Avuntularına sırt çevirip senden söz açmak...
Biraz gülünç, biraz sitemkar...
Güzeldi...
Adının Türkçedeki yankısı özeldi...

Seninle yoğurt yemek, kendi Kanlıcanlı,
Sülalesi Kandilli yoğurtçunun mekanında...
Denize amors durup, yüzüne
Cepheden bakmak güneşli bir mavilikte....
Güzeldi..

İpe sapa konuşlanmaz bahanelerle elini tutmak,
Yüzünde
Yüzyıllık bir hasreti gidermek güzeldi...

Güzeldi'li geçmiş zamanları düşünüyorum
Şimdi...
Cümlelerimiz öznesiz...Umursayan yok,
Kanlıca'daki yoğurdu...

Ve eşikteki öpücük, tarih bilinci olmayan bir
Aşkın mührüdür artık...


* Yılmaz Erdoğan / Başkalaşan Aşk