12 Kasım 2010 Cuma

Sırçadanmış prensesliğim...
Bu yüzden tüm masallarım tuz buz olmakla bitermiş...


Hani bazen sırf ona yakın olabilmek kolunla koluna temas edebilmek için, çok yorgunken bile ayakta beklersin ya...

Belki de;
"İşte bu yüzden"


Avucunun içindeki suyu, diğer avcuna boşaltırken oynaştığını düşünürsünde, giderek eksildiğini fark etmezsin ya...!

Belki de;
"İşte bu yüzden"

11 Kasım 2010 Perşembe

Çok sevdiğin birine, bir daha öyle bakmaman gerektiğini bilmen gibi...
İşte böyle bir acıydı.


Ay farzındayım
Tırnaklarımın arasına dünya birikti
Kimseye koyduğum ad da yok
Ve bu gece
İlçeyken il oluveriyor yalnızlığım


Küçük İskender / Ayrılık Patileri

 

Ne garip değil mi?
Ben senelerce içimde vehmetmişim seni!



Avuçlarıma mı çizildin?
 Bu yüzden mi bütün yollarım sana varıyor?

Hala yolun, yolum mu?


Merhaba sevgilim,
Hayatıma hoş geldin,


Hani insanın beklemekten usanıp; artık olsa da fark etmez, olmasa da dedirten günleri olur ya! Öyle bir anımda, yanıma pat diye oturuverdin sen. Tüm şaşkınlığımda, olmazlarımda, iyi ki yanıma yanaştın.
Belki de biliyorsun, saatleri saymıyorum artık. Sen gelene dek zaman duruyor çünkü. Gelişine erteliyorum sorularımı. Hatta hikayelerimi de. Ve söz verdiğim gibi kendime dikkat ediyorum.


 Biliyor musun; sabahları aynaya bakarken ne kadar yüzümü yıkarsam yıkayayım, hep sen varmışsın gibi. Tenimden izlerin silinmiyor. Hiçbir su, izini silmeye yetmiyor.

Penceremi açtım. Ruhun bedenime örtü gibi yerleşsin diye...


~~~~~~~~


Şimdi yanı başımdasın sevgilim.
Hoş geldin,


Tüm kısa sözcüklerimi senin için biriktirdim ben. Tıpkı sevdiğin gibi. Tıpkı alıştığım gibi.


Şu an yüzüme bakıyorsun.
Yüzüne bakıyorum...
Yüzünde kendime ait izler arıyorum. 
Bir bakıştan bin anlam çıkartmak oluyor düşlerimiz.


Seni seviyorum ve fark ediyorum ki; sana sevgim arttıkça, kendime hayranlığım artıyor.


Ve aşk...
Seni düşlerken saç diplerimin bile terlemesi demekmiş...
Seni anımsadıkça anlıyorum...

Henüz senden ayrılmaya gücüm yok benim.
Ancak sana yazdığım tüm kelimelerde-ki bağlaçlarımı ayırabilirim.

Eni konu ne ki...
Suratımdaki çillerim artarken, seni seven yanlarım azalıyor
Geçmeyen ne var ki..


10 Kasım 2010 Çarşamba

''Ne değiştirebildiğin, ne yardım edebildiğin,ne de terkedebildiğin bir adamı / kadını sevmenin
 ne demek olduğunu bilemezsiniz ''

* Romain Gary

Sen soluğunu üfledin yüzüme, ben içimi çektim.
Üzgünüm kursağımda kalacağını, bu sızının beni de boğacağını bilemedim.


9 Kasım 2010 Salı


Ciğerlerince çeksene içine işte!! 
Öyle sevsene beni..


Nehirlere karışan zehirli atıklar gibi
Ağır ağır akarak kanıma karışmakta
yokluğun!

Hiç sormadım, neydi başka elbiseler içinde bulduğun
Aynı askıyla dolaba kaldırılan iki güzel yelektik biz
Güveye benzer bir şey oldu suskunluğun!
anladım ki:
Aşk naftalinlenmiyormuş meğer, eğer kanıtlanmıyorsa suçun!

* Küçük İskender / Alpha

8 Kasım 2010 Pazartesi


"Vatanım olur musun?"

Keşke cevabını bildiğim için, korkmadan sorabilseydim bu soruyu sana...




"Sevgilim, seni bekliyorum.

Karanlıkta bir gün ne kadar sürer? Ya da bir hafta?

Ateş çoktan söndü ve ben çok ama çok üşüyorum. Dışarıya sürünmeye çalıştım, fakat orada güneş var.

Korkarım bunları çizerek ve bu kelimeleri yazarak ışığı boşa harcadım. Öleceğiz... Öleceğiz, aşkımızla dolu olarak. Güzellikleri tatmış ve bulunduğumuz bedenlerde ırmaklar gibi akmış olarak.

Korkularımızı tıpkı bu berbat mağarada saklar gibi sakladık. Bütün bunları vücudumda taşımak istiyorum.

Biz gerçek ülkeleriz. Haritalardaki sınırlar ya da güçlü adamların isimleri değiliz. Bir gün buraya gelip beni rüzgar sarayına götüreceğini biliyorum.

Tek istediğim bu. seninle ve dostlarımızla böyle bir yerden haritasız bir dünyaya yürümek. Lamba söndü ve ben karanlıkta yazıyorum..."

* Hayatımda çok özel bir yeri olan İngiliz Hasta filminden bir mektup...

4 Kasım 2010 Perşembe

Her ne kadar inansan da, bazen zamanı gelmeden bakılmaz işaretlere.

Kördür her ucu "T" harfinin..
 Keskindir.
Üç yandan acıtabilir. 

Seni Tanımakta Güzeldi..

Yaşadığımızı sandığımızı, aslında sürekli yıkıntılarını toplamakla uğraştığımız bir sevgiyi sürdürmeye çalışıyoruz. Hiç yanılmam sanmıştım, sonu ne olursa olsun... Ama yıkıntılar arasında sevgiyi yaşayamamaktan yoruluyormuş insan. Ve her geçen gün kendimizi de yıkıntılar arasında kaybediyormuşuz belki de hiç farkında olmadan...

Herkes sevginin fedakarlık istediğini söylese de fedakarlık için sevgiyi yaşamak gerekiyormuş, yaşanılmayan için fedakarlık yapılmaz...

Üzülmekten yoruldum.
Seni üzmekten de, beklemekten yoruldum, neyi beklediğimi bilmeden özlemekten de yoruldum, en çok da düşünmekten!
Susmaktan yoruldum, sürekli susup içimde avazım çıktığı kadar haykırmaktan.
Hep kendimle baş başa kalıp,hep kendime sığınmaktan
YORULDUM.
Ama öğrendim artık aşk yaşanıldığı sürece vardır.Sen yoksun, ben yokum.. O zaman aşkın olmasını da beklemiyorum artık.O da olmasın artık, eğer sürekli kendimi hesapsızca sorgulayacaksam eğer kendi iç savaşımda sürekli kendime yenik düşeceksem eğer yaşamadığım bir aşk için sürekli üzüleceksem ve hep üzeceksem seni, OLMASIN... Zaten hiç yokmuş, var olduğunu sayarak kandırmışız kendimizi, ya da ben hep kandırmışım kendimi.....

Artık seni sana bıraktım ben zaten hep kendimleydim ve hep kendimi paylaştım. Artık al kendini benden ve yaşamak istediğin gibi yaşa aşkı, hayatı, kendini.yaşamak istediğin ne varsa kendince yaşa çünkü ben yoruldum artık ben yokum...

Yıkık bir sevginin yıkıntılarını toplamakla uğraşma..hiçbir zaman yıkılmayacak bir sevgi için savaşını ver...
Ben bu savaşta yenik düştüm.
Ben yenik kahraman sen kazanan kral ol....

Ne kadar yenik düşsem de, ne kadar üzülsem de güzel yanları da vardı seni yaşamanın, tabi yaşadığım kadarının.....

Seninle yaşanılan ilkler güzeldi, bazen acıtsa da seni özlemek güzeldi,
bazen ağlatsa da kavgalarımız güzeldi,
hep ihtiyaç duyduğumuzda birbirimizin yanında olamasak da beklemek güzeldi,
gerçekleşmeyeceğini bile bile kendi dünyamızda sıra dışı hayaller kurmak güzeldi,
en güzeli de uzun bir zamanı kısa kısa yaşamaktı.
Ve seni tanımak da güzeldi.....


* Mailime gelmiş bir alıntı... Yazarını bilmiyorum... Bilen varsa hemen ekleyeyim..

Hayatımın 10 senesi kendi kendimi sorgulamak ve kendimde dahil, birkaç insanı affetmeye çalışmakla geçti.

Biz insanlık olarak nesillerce sürüp gelen "kendimizi ispatlama" denen şeye maruz kaldık. Bunun doğrultusunda yap(a)madığımız şeyler yüzünden kendimizi, hayatı ve kaderi sorgular olduk. Mutluluk kendi içimizde idi ve kendimizi ancak biz mutlu edebilirdik. Ama tek yaptığımız onu başkalarından beklemek oldu senelerce...

Son 2 yıl boyunca her gün aynaya baktım ve kendimi sevebilecek bir yön aradım gözlerimde. Kızımın gözlerinde bile aradım onu...

En sonunda buldum mu? Büyük bir parça, ama hala tamamlanmış değilim... Biz insanoğlu her gün yeni bir şey keşfediyoruz. Gerek kendimizde, gerek dışımızda...
 
 
 
* Ocak 2009 senesinde kendini sevmekle ilgili bir yazıya yazdığım bir yorummuş, eklemek istedim...

inandım
yanılmadım
sandım
gelir dedim
gelmem dedim
gittim
yapamazdım
ateşti
suydum
buhar oldum 
uçtum 
düştüm
düş/tüm
bitmesi gerekti
bitti 

3 Kasım 2010 Çarşamba


Hani demiştim ya sana, sen beni koklarken uyusak birlikte diye..
Düşündümde, ben seninle uyanmak istiyormuşum asıl yeni güne...

Bedenimi gayri ihtiyari döndürdüğümde, sana denk gelmek.
Gözümü açmadan kokunu duymak..
Gözlerimi göğsünde açmak
ve tüm bu saydıklarımla gülümseyerek uyanmak istiyormuşum ben..

Beni bundan esirgeme...
Tenimin, tenine ihtiyacı var.