23 Kasım 2010 Salı


Aslında bende her kadın gibiydim.
Tek istediğim; 
"evet bu adam benim ve ben onunla gurur duyuyorum" diyebilmekti.

Oysa senin matematiğinde küçücük bir kesirden ibaret kaldım.
Payım, paydanı geçemedi.



Lokal bir anestezi idi bu yaşadıklarımız.
Seçim, bizimdi.
Bir ebenin elindeki kordon dolanmıştı boynuma, 
Sen celladım oluyorken, aynı dakikalarda...
Tarihin kanlı sayfalarına yapıştırıyordun, öldürdüğün çocukları tek tek.
Oysa ben katil olamayacak kadar anne oluyordum.
Bu yüzden yaşamalarını engellediğimiz tüm çocuklarımızı yutuyordum.



Ademin kemiğindendi Havva, soyundan değil!
Belkide bu yüzden, bu yakınken yabancı kaldık birbirimize...

22 Kasım 2010 Pazartesi

Sonu?

Müzik notası gibi.
"Do" ile başlayıp "do" ile yeniden biten insanlık gibi...

21 Kasım 2010 Pazar

Sana bendeki boşlukları tamamlayasın diye gel demedim.
Ama yeni bir boşlukta yarat istemedim.

Bu nedenle artık kalmayacaksan.
Gelme!

evet inkar etmiyorum.
Saçlarımın her bir telinde bir dünya saklamadım.
Ve seni taşıyacak kadar gelişmemişti kemiklerim.

Ama bu nasıl birşeydi biliyor musun?
ah gibiydin, öyle düştün yüreğime...
Olmayacak birşeysin bende.

19 Kasım 2010 Cuma



Sus(u)yorum...

En iyi bildiğim şeyi yapıyoruz aslında ikimizde...


Biliyorsun...

Biliyorum...

Bilerek susmak bazen bildiğin şeyleri söylemekten daha acı verir insana...



08 / 12


Sus(u)yorsun...

18 Kasım 2010 Perşembe


Biz ne miydik?
Kimbilir...
Birbirimizin açılmış yaralarının kabukları olacaktık belki de.
Bu yüzden uzak kaldık hep birbirimize...

biliyor musun bekledim. Hani aptallık derecesinde bir iyimserlik yapmak derim ya ben bu durumun adına. öyle işte... Ne bileyim bekledim işte. gelirsin sandım, ararsın, sorarsın. Anlıyorum ki seni beklemek, ne zaman geleceği belli olmayan bir treni beklemektende öte bir şeymiş. Sen hiç gelmeyecek o trensin. kaçırmadığımı bildiğim...

13 Kasım 2010 Cumartesi


"Sen birinci hamura basılmış dokuz punto beyaz karaktersin.
Alınyazımsın, daha doğrusu alınyazımın tek okunaklı yerisin."

*Cemal Süreya


Mutlu yaşlar olsun bana...
:)



Canım sevdiğim, çiçeğim, aşkım.
Keşke diyemiyeceğim kadar uzağım artık... 

O kadar ısıtmak istedim ki nefesimle sırtını. Keşke yüreğine en güzel aşk şarkılarını fısıldayabilseydim. Yapamadım aşkım. Kelimelerden utandım..
Ellerim ellerini sevdi çiçeğim, dudaklarım koynunu, gözlerim yüreğini... O güzel, içinde güneş saklı yüreğini.

Elimden birşey gelmiyor. Artık çok geç! Yolların ortasında gözlerin, gözlerimi esir aldı aşkım, kapatamadım. Güneş dolu yüreğine yağmurlar yağdırdım. Affet beni... Çevremi saran bulutları dağıtmaya yetmedi rüzgarım. Sesini duyar gibiyim aşkım.

Nefesim nefesine nefes katsın istedim ama olmadı. O küçücük nefesi içine üfleyemedim. Olmadı aşkım. Adının fısıldadığı masalları fısıldayamadım nefesine. Bir varmış bir yokmuşta kaldı fısıldamam. Ötesini fısıldayamadım. Güneş dolu yüreğine yağmurlar yağdırdım. Nefesim nefesine nefes katsın istedim olmadı aşkım.

O zilin sesini duyduğun ana lanet ediyorum. Toprağın olmak varken mezar, güneş olmak varken gölgen oldum. Sen elini uzattığında kalbimi sakladım.

Aşkım seni de yanımda götürüyorum. O gittiğim yerde binlerce kez haykıracağım. "Seni seviyorum çiçeğim" Tek aşk vatan aşkı derdim, ama bilmezdim benim vatanım senmişsin.

“Umarım güneşli bir gün başka bir nefes daha güçlü üfler yüreğine aşkım ve ben çıkar giderim”


* Nefes filminden komutanın şehit olmadan önce, karısına bir çocukları olamadığı için ve öleceğini bildiği için yazdığı ilk ve son mektup... 

* Doğum günü kızı Efsa...







12 Kasım 2010 Cuma

Başka bir şehre gitmenin en çok şusu güzel... :)
Her yer turuncu kiremitlerle kaplı, yaşadığım şehirdeki gibi sadece terastan ibaret değil!

Ne zaman farklı bir ile gitsem direk gözlerim çatılara odaklanıyor.


Sırçadanmış prensesliğim...
Bu yüzden tüm masallarım tuz buz olmakla bitermiş...


Hani bazen sırf ona yakın olabilmek kolunla koluna temas edebilmek için, çok yorgunken bile ayakta beklersin ya...

Belki de;
"İşte bu yüzden"


Avucunun içindeki suyu, diğer avcuna boşaltırken oynaştığını düşünürsünde, giderek eksildiğini fark etmezsin ya...!

Belki de;
"İşte bu yüzden"

11 Kasım 2010 Perşembe

Çok sevdiğin birine, bir daha öyle bakmaman gerektiğini bilmen gibi...
İşte böyle bir acıydı.


Ay farzındayım
Tırnaklarımın arasına dünya birikti
Kimseye koyduğum ad da yok
Ve bu gece
İlçeyken il oluveriyor yalnızlığım


Küçük İskender / Ayrılık Patileri

 

Ne garip değil mi?
Ben senelerce içimde vehmetmişim seni!



Avuçlarıma mı çizildin?
 Bu yüzden mi bütün yollarım sana varıyor?

Hala yolun, yolum mu?


Merhaba sevgilim,
Hayatıma hoş geldin,


Hani insanın beklemekten usanıp; artık olsa da fark etmez, olmasa da dedirten günleri olur ya! Öyle bir anımda, yanıma pat diye oturuverdin sen. Tüm şaşkınlığımda, olmazlarımda, iyi ki yanıma yanaştın.
Belki de biliyorsun, saatleri saymıyorum artık. Sen gelene dek zaman duruyor çünkü. Gelişine erteliyorum sorularımı. Hatta hikayelerimi de. Ve söz verdiğim gibi kendime dikkat ediyorum.


 Biliyor musun; sabahları aynaya bakarken ne kadar yüzümü yıkarsam yıkayayım, hep sen varmışsın gibi. Tenimden izlerin silinmiyor. Hiçbir su, izini silmeye yetmiyor.

Penceremi açtım. Ruhun bedenime örtü gibi yerleşsin diye...


~~~~~~~~


Şimdi yanı başımdasın sevgilim.
Hoş geldin,


Tüm kısa sözcüklerimi senin için biriktirdim ben. Tıpkı sevdiğin gibi. Tıpkı alıştığım gibi.


Şu an yüzüme bakıyorsun.
Yüzüne bakıyorum...
Yüzünde kendime ait izler arıyorum. 
Bir bakıştan bin anlam çıkartmak oluyor düşlerimiz.


Seni seviyorum ve fark ediyorum ki; sana sevgim arttıkça, kendime hayranlığım artıyor.


Ve aşk...
Seni düşlerken saç diplerimin bile terlemesi demekmiş...
Seni anımsadıkça anlıyorum...