30 Kasım 2010 Salı

Ne garip, her iki şekilde de gözümden düşebildin...
Sahi sen nasıl bir katilsin?
Bedenimde öldürdüğün çocuklarına bakıp duruyorsun!


Oysa sana dair tüm matematik işlemlerinde, küçücük bir kesirden ileriye gidemedim ben.


29 Kasım 2010 Pazartesi


"Halbuki her birimiz dokuzuncu kattan düşüyoruz.
Kimimiz üç saniyede, kimimiz yüz senede.
Bu kadar basit"

*M. Menteş

27 Kasım 2010 Cumartesi

çok sevdiğiniz birilerini hayatınızdan çıkartmak istediğinizde çöpe atmazsınız bazen. Gözden uzağa koyarsınız gözüm görmezse kalanları, daha çabuk unuturum dersiniz. Tüm görüş & duyuş alanlarınızdan kaldırırsınız var olan herşeyi... Aslında yokluğudur kaldırdığınızda, farketmezsiniz.

'belki' denir işte o zamanın adına. Bir gün mü, bir ay mı sürecek bilmezsiniz çünkü. Belkidir adı her anın.

25 Kasım 2010 Perşembe



Uzun teneffüste
gri okul bahçesindeki
siyah beyaz koşuşturmanın
tam ortasındayım.
ve sen aşılı kolumsun...


*Ebru Cündübeyoğlu

 




24 Kasım 2010 Çarşamba

Onu tanımasaydım, belki bu kadar kadın hissedemezdim kendimi!

23 Kasım 2010 Salı


 
Gelecek olana,
yani sana...!
 
"Kirpiklerimin tenine, terine değmesi" demek olsun hayat!
Önce hayallerim sana gebe kalsın, sonra bedenim...

Lütfen bana çok geç kalma...


Aslında bende her kadın gibiydim.
Tek istediğim; 
"evet bu adam benim ve ben onunla gurur duyuyorum" diyebilmekti.

Oysa senin matematiğinde küçücük bir kesirden ibaret kaldım.
Payım, paydanı geçemedi.



Lokal bir anestezi idi bu yaşadıklarımız.
Seçim, bizimdi.
Bir ebenin elindeki kordon dolanmıştı boynuma, 
Sen celladım oluyorken, aynı dakikalarda...
Tarihin kanlı sayfalarına yapıştırıyordun, öldürdüğün çocukları tek tek.
Oysa ben katil olamayacak kadar anne oluyordum.
Bu yüzden yaşamalarını engellediğimiz tüm çocuklarımızı yutuyordum.



Ademin kemiğindendi Havva, soyundan değil!
Belkide bu yüzden, bu yakınken yabancı kaldık birbirimize...

22 Kasım 2010 Pazartesi

Sonu?

Müzik notası gibi.
"Do" ile başlayıp "do" ile yeniden biten insanlık gibi...

21 Kasım 2010 Pazar

Sana bendeki boşlukları tamamlayasın diye gel demedim.
Ama yeni bir boşlukta yarat istemedim.

Bu nedenle artık kalmayacaksan.
Gelme!

evet inkar etmiyorum.
Saçlarımın her bir telinde bir dünya saklamadım.
Ve seni taşıyacak kadar gelişmemişti kemiklerim.

Ama bu nasıl birşeydi biliyor musun?
ah gibiydin, öyle düştün yüreğime...
Olmayacak birşeysin bende.

19 Kasım 2010 Cuma



Sus(u)yorum...

En iyi bildiğim şeyi yapıyoruz aslında ikimizde...


Biliyorsun...

Biliyorum...

Bilerek susmak bazen bildiğin şeyleri söylemekten daha acı verir insana...



08 / 12


Sus(u)yorsun...

18 Kasım 2010 Perşembe


Biz ne miydik?
Kimbilir...
Birbirimizin açılmış yaralarının kabukları olacaktık belki de.
Bu yüzden uzak kaldık hep birbirimize...

biliyor musun bekledim. Hani aptallık derecesinde bir iyimserlik yapmak derim ya ben bu durumun adına. öyle işte... Ne bileyim bekledim işte. gelirsin sandım, ararsın, sorarsın. Anlıyorum ki seni beklemek, ne zaman geleceği belli olmayan bir treni beklemektende öte bir şeymiş. Sen hiç gelmeyecek o trensin. kaçırmadığımı bildiğim...

13 Kasım 2010 Cumartesi


"Sen birinci hamura basılmış dokuz punto beyaz karaktersin.
Alınyazımsın, daha doğrusu alınyazımın tek okunaklı yerisin."

*Cemal Süreya


Mutlu yaşlar olsun bana...
:)



Canım sevdiğim, çiçeğim, aşkım.
Keşke diyemiyeceğim kadar uzağım artık... 

O kadar ısıtmak istedim ki nefesimle sırtını. Keşke yüreğine en güzel aşk şarkılarını fısıldayabilseydim. Yapamadım aşkım. Kelimelerden utandım..
Ellerim ellerini sevdi çiçeğim, dudaklarım koynunu, gözlerim yüreğini... O güzel, içinde güneş saklı yüreğini.

Elimden birşey gelmiyor. Artık çok geç! Yolların ortasında gözlerin, gözlerimi esir aldı aşkım, kapatamadım. Güneş dolu yüreğine yağmurlar yağdırdım. Affet beni... Çevremi saran bulutları dağıtmaya yetmedi rüzgarım. Sesini duyar gibiyim aşkım.

Nefesim nefesine nefes katsın istedim ama olmadı. O küçücük nefesi içine üfleyemedim. Olmadı aşkım. Adının fısıldadığı masalları fısıldayamadım nefesine. Bir varmış bir yokmuşta kaldı fısıldamam. Ötesini fısıldayamadım. Güneş dolu yüreğine yağmurlar yağdırdım. Nefesim nefesine nefes katsın istedim olmadı aşkım.

O zilin sesini duyduğun ana lanet ediyorum. Toprağın olmak varken mezar, güneş olmak varken gölgen oldum. Sen elini uzattığında kalbimi sakladım.

Aşkım seni de yanımda götürüyorum. O gittiğim yerde binlerce kez haykıracağım. "Seni seviyorum çiçeğim" Tek aşk vatan aşkı derdim, ama bilmezdim benim vatanım senmişsin.

“Umarım güneşli bir gün başka bir nefes daha güçlü üfler yüreğine aşkım ve ben çıkar giderim”


* Nefes filminden komutanın şehit olmadan önce, karısına bir çocukları olamadığı için ve öleceğini bildiği için yazdığı ilk ve son mektup... 

* Doğum günü kızı Efsa...







12 Kasım 2010 Cuma

Başka bir şehre gitmenin en çok şusu güzel... :)
Her yer turuncu kiremitlerle kaplı, yaşadığım şehirdeki gibi sadece terastan ibaret değil!

Ne zaman farklı bir ile gitsem direk gözlerim çatılara odaklanıyor.