15 Aralık 2010 Çarşamba


O zamanlarda yaşasaydım, yerim olur muydu Lafonten masallarında?
Gerçi "sana baktıkça başkasını göremeyen"
tek gözlü canavar olurdu benden, olsa olsa...

Senin masalının geç gelen prensesiydim ben!
Şimdi hangi adımı atsam, ileri gidemem külkedilikten...
"Bana içinde ben kokan bir masal yaz" desem,
Yazar mısın?

Geçenlerde "sen insanları fazla önemsiyorsun" dedin ya!
Ah sevgili;
eğer onlara önem ve şans vermeseydim,
seni nasıl sevebilirdim!

Bana, başkalarından artık duyguların kalsa da!
Ben seni tüm kusurlarınla sevdim.
Seninle olan masalım hiç bitsin istemedim.
Sen yokken de kelimelere tutunmayı öğrendim.
Ama şimdi;
Ne zaman yazmayı denesem, kopuyorlar ucundan sertçe!
"yakala" desem,
Tutar mısın?

Belki de en çok bitişleri anımsadığımızdan, sonuna nokta koyuyoruz cümlelerimizin insanlık olarak.
Ama dedim ya;
Ben sana nokta koyamıyorum, benim kaderim sende virgüllerle çoğaltılmış.

Ah sevgili;
Benimle günah çıkartır gibi konuştun ya;
Madem bana söyleyecek sözlerin vardı da, neden başka paragraflara atladın?
Madem ben seni severken düştüm de, sen beni neden düşürdün aklından?
Şimdi ben kaçak oynasam,
Sende kaçar mısın?

14 Aralık 2010 Salı


Gerçek olamayacak kadar geçer içimizden bazı adamlar... 
Ona bakarken gözleriniz yeri arar.
Bakışından çekinirsiniz.
Bakışına çekilirsiniz.

Zordur sizi gerçekten sevemeyeceğini, gelmeyeceğini bildiğiniz bir adamı sevmek.
Sevilmesi en kolay insanlardanken, yazmak için kolay olmayan yanlarınızla mücadeleyi beceremezler!

13 Aralık 2010 Pazartesi

Bazen hayat ve dostluklar;
Küvete oturduğunuzda, hareketlerinizi kısıtlayıp, suyun seyrini izlemektir...
Ama asla bir insana "çok da tın" dememektir.

Kendi tahta bacaklarımla dik yürümeye çalışırken, seni görüpte sendeleme haliydi...
Seni Sevmek...!

11 Aralık 2010 Cumartesi


Gideceksin!
İşte bu yüzden "Gelme"!

10 Aralık 2010 Cuma


Ben senin bilmediğim yanlarını sevdim...
Yarımlıklarını, yaşanmamışlıklarını..
Sen saçlarımla oynarken salarken toplanmışlıklarımı,
 araya giren rüzgarın enseme usulca dokunmasını sevdim.. 

Beni habilin yapma!
Ben bu rol için fazla kırılganım...



9 Aralık 2010 Perşembe

çünkü ne kadar görmezdem gelsemde,
alışıvermek bile 'alış veriş' i andırıyor...

Sen,
Almaya doyamadığım nefesim oluyorsun...

Biz seninle aynı kişiye aşıktık.
Ben sana, sen kendine!
Gözlerindeki çapakları görebilecek kadar sana yakın uyuyabilmeyi
ve  
bedenindeki tüylerle bağlanmışken sana, tenimdeki seni görebilmeni dilerdim yanında..

Adam, sen bana öyle bakarken, kalbimin en buruşuk yerleri açılırdı!

Sen başka trenlere kokunu bıraktığında, başka şehirde platonik aşklar yaşar,
bütün acılarımı arabesk saçlarımda toplardım..

Biliyordum fazlası zarardı.
Belkide ahlakla felsefeyi bu kadar karıştırmamalıydım...




7 Aralık 2010 Salı

 Aşağıda yazılmış tüm kelimeler için Turan Abiye teşekkür ederim.
Kendini anlat dese belki bu kadar ayrıntıyı yakalayamayabilirdim... :)
Onun bana erken verilmiş bir doğum günü hediyesiydi bu cümleler...




- El, yüz mimiklerini çok kullanırsın..
- Çabuk sıkılırsın..
- Akrepten kaynaklı olarak gözler zaten çok güzel ve etkileyicidir. Kalçalar da geriye doğru çıkıktır.. 
- Yüreğin sevgiye doymuyor. Platonik etkileme ve etkilenmelerin çok fazla.. 
- Yurtdışında tam anlamıyla kendini bulabilirsin..
- Hayallerin çok fazla. Her şeyi içinde yaşıyorsun..
- Bir çok şeyi geleceğe erteliyorsun. Eğer kendini şelalenin akışına bırakırsan çok daha mutlu olursun..
- Bir iki evlilik denemen olabilir. İkincisinin ilkinden çok daha iyi olacağı kesin. Sadakat sorunu yaşayabilirsin..
- Çocuğu çok istiyorsun. Çocuksuz evlilikler sana da uygun aslında. Ama gözünü hiçbir şey korkutamaz.. 
- Esprili ve zekileri istersin, aynı zamanda cool ve zor olanları...
- İçin içine sığmıyor, ama bu rağmen gelenekçi bir yönün var..
- Biraz da anaçsın
- İnatçısın
- Bir şeyin olmasını istediğinde hemen o anda olmasını istiyorsun..
- Bir şeyi ya da kişiyi ne kadar zor elde edersen et, elde ettikten sonra senin için cazibesi bitiyor ve sıkılmaya başlıyorsun..  (burada hemfikir değilim)
- Özellikle ilişkiler konusunda üzerine çok düşenden kaçarsın..
- Birine teslim olmaktansa kendinin kovalayıp elde ettiğini tercihedersin..
- Kuşkucusun..
- Sezgilerin çok güçlü ve öngörülerin genelde çıkıyor.. Senin kale duvarlarında çok güçlü..
- Gelgitlerin çok fazla, duygularını çok yoğun yaşarsın..
- Çok şanslı birisin, ama şansın zamanla ortaya çıkacak..
- Hayranların çok..
- İnsanlar senden çok etkileniyor..
Güleç gözlerin olmalı. Güldüğünde kısılan tiplerden..
- Genelde düşüncelerinde kurduklarını yaşama geçirmekte zorlanıyorsun..  
- İnsanların çabuk etkisinde kalıyorsun. Başka ortamlarda olman gerek, kendini tam anlamıyla yaşayabilmen için..
- Zekisin..Ruhsal olarak kendini henüz tam anlamıyla geliştirememişsin..
- Bu gelişim süreci yaşadığın olayların etkisiyle kendiliğinden tamamlanacak. Acılar seni olgunlaştıracak..  
- Tüm aşkların senin acılı olacak. Hatta kimi zaman bir insana alışmak bile sana aşk acıları yaşatacak..
- İyi bir yazar olabilirsin. İyi bir gazeteci de..
- Sevgini vücudunun her zerresinde duyumsarsın
- Küçük oyunlar oynamayı çok seviyorsun. Birilerini işletmek hoşuna gider..  
- Yükselenin etkisi başladığında biraz daha inatçı ve alıngan olacaksın
- Seni o zaman en iyi ifade edecek sözcüklerden biri de kedi olacak. Hem uysal hem de anında tırmalayabilecek biri olursun..
- Sen sağlamcısın. Değişim için ilk adımı atmakta hep zorlanırsın, ama her ortama da anında uyum sağlayabilecek birisin..
- Bazen uçuk hayallerin olduğunu biliyorum. Herkes kadar değil, herkesten farklı ve fazla..
- Bazen hayallerinde kullandığın kişinin yüzünü belirgin hale getirmezsin. Çevrendeki insanların sana çok da benzemediğinin ayırdındasın..
- Ve işin garibi seni asla tahmin edemiyorlar. Nasıl bir tepki verebileceğin konusunda hiçbir arkadaşının kafası asla net olamıyor. Sen duygu ve düşüncelerinle her saniye değişen biri iken, yaşamındaki değişimlere zor karar veren birisin.
-Seninle sevgili olmak zordur. Seninle sevgili olmaktansa dost olmak daha akıllıcadır..
Ekonomik anlamda da yaş ilerledikçe zenginleşeceksin..
- Sen sırf zengindir diye biri ile evlenemezsin sen. Senin takıntıların var. Ölçülerin kimsenin kriterleri ile çok da benzeşmez..


Aslında bu yazıyı doğum güümde yayımlayacaktım. ama kısa bir zaman sonra Efsa' da yayımlarız komple...



Tavlada kıyasıya mücadele etmek gibiydi seni sevmek..
Ah adam!
 Ben sana yenilmek istiyorum.

Sakallarını yuvam bilmek istiyorum...

Bitme lütfen..
Benim adına "aşk" dediğim o saç diplerimi bile titreten o duygu bitmesin.
Üşütme.
Bilmez misin sevgili, üşüyen saç dipleri dökülmeye mahkumdur.


Sen kaçtın gözüme!
 O zamandan beri batıyorsun...


Ben zamana değil, sana yenildim!

4 Aralık 2010 Cumartesi

Biliyor musun?
Aslında bu yazıyı sen yarım bıraktın!



Adın bende saklı kaldı. Biliyor musun? Seslenmeye bile korktum çoğu zaman... Kimseye söylemedim, bilmesin istedim, sen bana özeldin... Adını sadece senin gözlerine bakarak, sana fısıldamayı istemiştim.

Kendimi sever gibi sevdim seni. Kendime bile söylemek istemedim bu aşktan vazgeçmeni.

Bitme istedim.

Gitme istedim.

Gittin...


Kendi yüreğindeki yangınların ve hırslarının seni de eriteceğini bilerek gittin. Biliyordum seviyordun. Acıta acıta ve kendini kanata kanata yok olmayı seçtin. Yan istedim, acıların bitmesin, her zaman vicdanınla kala kal istedim işte.

Korktum, gücendim, bende kaçmaya çalıştım senden. Denedim, uzaklaştım. Kaçmak için uğraştıkça, senden vazgeçememenin sancılarını yaşamaya başladım. Söyleyecek sözler bırakmadan ve bakmadan arkana, uzaklaşmayı tercih ettin ya... yediremedim...
Kin değildi bu, sadece sana karşı bir öfkeydi. Defalarca rededilişimin acısını çıkarmak istedim. İntikam için değil. Kendi öfkemin bile içine sıkışıp kaldığım oldu.

Mutluluğumuzu bu kadar ertelediğine inanamamışlıktı bu. Ertelemek dedim de, kimbilir belkide direk bitirdin. Tıpkı benden kaçmak için söylediğin sözlerin gerçekliğine inanmaya çalışarak.

Bu kadar mutlu olma şansımız varken, biz bu kadar birbirimizi tamamlarken, şimdi ayrı gayrı olmak koyuyordu.
Hayır! hayat adil değildi, sen gitmiştin.
Ben bitiktim.


Seninle karmançorman olan hayatıma geri dönmeyi denedim. Ama artık hiçbirşey eskisi gibi gelmiyordu. Hep bir yarımlıktı duyumsadığım. "Şimdi o da olsaydı" şeklinde cümleler kurar olmuştum nicedir. Kendi kendime, bize ait bil dil geliştirmiştim, duymanı umut ederek.
Seni isteyip, hayatıma seni mühürlemiştim.

Gitme demiştim,

Gitmiştin.

Şimdi bende yazacağım dediğim, ama gönderil(e)memiş diğer mektuplarıma bir yenisini daha ekliyordum.


3 Aralık 2010 Cuma


Sen gittin!
Ardından quasimodo kamburunu bıraktı bana..
Ardından ağrını taşıdım..
Kolay olmadı.
Kolay olmadın.

Bir yol ayrımındaydık seninle ve bir müddet daha beraber gideceğimiz bu yolu; yanyana yürüyerek değil, aramıza setler örerek geçtik biz.
Şimdi tekrar yol ayrımındayız!
Yolun açık olsun arkadaşım..
Aşkım...
"Boşver! Zaten ahmahlıktı bizimkisi..."

Biliyor musun?
Gerçekten içten dilemiştim, sözümün çıkacağı ağız olmanı!