6 Kasım 2013 Çarşamba


"Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, Hakikat’i keşfedemezsin. Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin."

* Şems-i Tebrizi

24 Eylül 2013 Salı

Ne yüzün başkalarının karelerinde olsun, ne de geleceğin başkalarının kaderlerinde!

27 Haziran 2013 Perşembe


Sonra sen beni sevmeyi unuttun.

26 Haziran 2013 Çarşamba


Beni evime bırakıyordu.

-"eve geldiğimde ışığın yanıyor olması çok güzel" dedim.

O ise:
- Işığı yakanın kim olduğu daha önemli" dedi.

Ben bir evde huzuru bulurken, o huzuru bir insana endeksliyordu.

Farklıydık.
Mutsuz insanlara olan zaafım, beni ona çekiyordu.


Hayat; neden beni mantık evliliği yapmam konusunda bu kadar ısrarcı davranıyor, hiç anlamıyorum.
Korkuyorum.



25 Haziran 2013 Salı


Beni herkesten koruyabilirdin.
Ama kendindende korudun.

İşte bu en kötüsüydü!

29 Mayıs 2013 Çarşamba


“Sordukları zaman, bana ne iş yaptığımı, evli olup olmadığımı, kocamın ne iş yaptığını, ana babamın ne olduklarını sordukları zaman, ne gibi koşullarda yaşadığımı, yanıtlarımı nasıl memnunlukla onayladıklarını yüzlerinde okuyorum. Ve hepsine haykırmak istiyorum. Onayladığınız yanıtlar yalnızca bir yüzey. Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin medeni durum dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayılmak benim gerçeğim değil. Bu kolay olgulara, siz bu düzeni böylesine saptadığınız için ben de eriştim. Hem de hiç bir çaba harcamadan. Belki de hiç istediğim gibi çalışmadan. İstediğiniz düzeye erişmek o denli kolay ki… Ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu verdiği iç dünyasının olgularının sizler için hiç bir değeri yok ki. Bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün. Ama hayır, hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum. Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla bağdaşan hiç yönüm yok. Aranızda dolaşmak için giyiniyorum, hem de iyi giyiniyorum. İyi giyinene iyi değer verdiğiniz için. İçgüdülerimi hiç bir işte uygulamama izin vermediğiniz için. Hiç bir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz.”


* Tezer Özlü

24 Mayıs 2013 Cuma



KEŞKE GELMEK İÇİN "GEL" DEMEMİ BEKLEMESEYDİN!



23 Mayıs 2013 Perşembe


Miladım..!
Zamana uyum sağlamış,
Kırmızı ışıkta birbirini bekleyen iki insanız biz.

Senin içinde bir sürü sokaklar var..
Bir çok insanın fark etmeden geçip gittiği yerlere, benim seviniyorum..
Yokluğunda vatanına hasret insanlara dönüşüyorum
Öyle özlüyorum ki, bir görsem eğilip öpeceğim sanki tenini..
Seni düşündükçe eski şehir mahallelerine benziyorsun zihnimde.
Eski evimizi andırıyor her bir boşluğun..

Dudaklarına bakıyorum..
İnce ve uzun…
Bakarken kayboluyorum..

Bil ki benim için, koynunda uykular saklıyorsun bilmeden.
Boynun huzur..
Rüyalar görüyorum.
Boynun tutku sarmaşığı..

Gözbebeğime saklan sevdiğim.
Kirpiklerimde sana özenim.
Gel..

Adam!
Uyuma!
Taşırmadan usul usul çizmek istiyorum seni hücrelerime..
Bu gece bizim olsun..

22 Mayıs 2013 Çarşamba


Şu aralar tüm yazılarım yapboz parçaları gibi.
Kısa cümleler halinde bekleşiyorlar. 
Bende bekliyorum, neyi beklediğimi bilmeden...


21 Mayıs 2013 Salı



"Sağlıklı kurtlar ve sağlıklı kadınlar belirli ruhsal karakteristikleri paylaşırlar: Keskin bir duyarlık, oyuncu bir ruh ve yoğun bir kendini adama kapasitesi. Kurtlar ve kadınlar, doğaları, araştırıcılıkları, büyük bir dayanıklık ve güce sahip olmaları bakımından yakın akrabalardır. Sezgileri çok güçlüdür; yavruları, eşleri ve sürüleriyle yoğun bir biçimde ilgilenirler. Sürekli değişen koşullara uyum sağlamakta deneyimlidirler; tuttuklarını koparmalarının yanında çok da cesurdurlar.

Ancak ikisi de sürekli avlanmış, taciz edilmiş ve yanlış bir şekilde obur, sapkın, son derece saldırgan ve hasımlarından daha az değerli olarak tanımlanmıştır. Hem vahşiliği hem de ruhun vahşi yanlarını yok eden, içgüdüsel olanın soyunu kurutan ve arkada hiç iz bile bırakmayanlar için, ikisi de birer hedef haline gelmiştir. Kurtların ve kadınların kendilerini yanlış anlayanlar tarafından yok edilmesi çarpıcı bir benzerlik taşır."

* Clarissa P. Estés

27 Nisan 2013 Cumartesi


“Biliyor musun Olric, benim birçok dostum var.”

“Görüyorum efendimiz, hepsinin sırtınızda izleri var.”

* Oğuz Atay 

Allah beteri ile sınamadan önce, diğerini hep en acısı sanıyorsun. 



Her bıçak kendi kınına keskin gelir.




‎"Benim çıkarım ne?" İnsanların düşündüğü bu. Eğer bir ürünü satarak para kazanıyorsa, kendi gelirini tehlikeye atacak benzer ürünü satan diğerleriyle savaşacaktır. Bu yüzden insanlar dürüst değildir ve birbirlerine güvenmezler. Biri gelip de size derse: "Tam aradığınız evi buldum." O bir satıcıdır. Bir doktor "Böbreğinizi almalıyız." dediğinde, bunu yatının parasını ödemek için mi, yoksa gerçekten böbreğimin alınması gerektiği için mi dediğini bilmem mümkün değildir. Parasal sistemde insanlara güvenmek zordur. Eğer dükkanıma gelirseniz ve desem ki: "Bizdeki lamba güzel ama yan dükkanda daha iyisi var." İş hayatında uzun kalamam. İşler yürümez. Ahlaklı davranırsam, işler yürümez. Bu bağlamda "Sanayi sektörü insanlığa hizmet etmektedir." derseniz, bu doğru olmaz. 

Ahlaklı olmaya güçleri yetmez; çünkü yok olurlar. Şu anda geçerli olan sistem insanların yararı için tasarlanmamıştır. Eğer hala anlayamadıysanız, insanları önemseselerdi, ortada taşeronlar olmazdı. Endüstri umursamaz. İnsanları işe almalarının sebebi henüz otomasyona geçmemiş olmalarıdır. Terbiyeden ve ahlaktan bahsetmeyin, gücümüz yetmez ve iş hayatında kalamayız.


Jacque Fresco - Zeitgeist

İçimde bir şeylerin iyiye gideceğine inanan kadın gitti.
Geriye gerçekler kaldı.

Asıl üzüldüğümse şu an ki halimi kabullenişim.
İçimde acı yok, hüzün yok.
Boşluk gibi.
Ne olacaksa olsun halleri.

Değiştiremeyeceğim şeyler için üzülmekten vazgeçtiğimde; "yeni bir dünyaya hoş geldin" dedim, içimdeki kıza..


 



19 Mart 2013 Salı


“Huzursuzluk değil bu. Tanımlanması güç bir boşluk duygusu. Biten ama ne olduğunu ve yerine neyi koyacağımı iyi bilmediğim bir şeyden dolayı duyduğum şaşkınlık. Derin hüzün. Belli belirsiz bir yavanlık var hayatımda, bir solgunluk. İçimde bir düşman barınıyor ama nedir, kimdir o, bilmiyorum.”
İnci Aral - İçimden kuşlar göçüyor


16 Mart 2013 Cumartesi


Garip, artık havlular bile tek kişilik.




"Doğru yada yanlış...
Yaşadıklarımın verdiği buruk tecrübelerle daha mesafeli olmayı öğreniyorum.
Belki de korkak...
Ne zaman kaçmalıyım acıdan?
Ne zaman yaklaşmalıyım aşk'a?
Acıya mı alışmalıyım, yoksa aşk'a mı?

Aşk ve acı birbirine benzer.

Varken ne acıya, ne de aşka alışamazsın.
Tam alıştığını hissettiğin anda da ikisi birden yok olurlar.
Bir hikayede karakterlerin her biri kendini gerçekleştirmek ister ama birinin gerçekleşmesi öbürünün yok olması demektir.
Bu böyledir ve başka türlü de olamaz.
Birine karar vermek, diğerini kaybetmek demektir!..

Bu solgun yüz, donuk dudaklar... 

Dünya daha mı ağır aksak dönüyor?
Sanki yedi cihana yayılmış bir durgunluk hakim yeryüzüne.
Peki bu sakin, heyecansız, sadece damarlarıma kan pompalayan kalp.
Bedenim karanlık, çıkışı olmayan bir hapisane gibi geliyor.
Ne için, kimin için yıpranıp gidiyor yaşamım?

Peki bu sessizlik, bu duruş neyin ifadesi?

İçinde durduramayacağını bildiğin bir çoşkunun, patlamasından mı korkuyor yüreğin?
Bu patlamadan mı koruyosun, ikimizi?
Ya da gücün mü yok koşup beni kollarının arasına almaya?
Neden dansımızı yapmıyoruz?
Neden duruyosun?"

Seçmek ve seçimin sonuçlarına katlanmak...
Seçimler zordur. Düzeni olduğu gibi sürdürmekse imkansızdır.
Herkes içinde bulunduğu o tanımlı, güven dolu ortam sürüp gitsin ister.
Ama bir gün biri gelir ve...
Ve kaçınılmaz olan gerçekleşir.
Dünyanın düzeni böyledir.
Sürekli sınanır insan ve ilişkiler.
O biri hep gelir.
Bazen..
Bazen de o biri sen olabilirsin.

- "O zaman sorması gerekmiyor muydu,belki istediği cevabı o da verecekti?"

- "Kelimeler en başarılı olduklarında bile aciz kalan sembollerdir. Soruya gerek yok, cevaba da. Dil yetmez anlatmaya."


Adı asla sorulmayan,biliniyorsa söylenmeyen görülmeyen ne olduğu nerede olduğu bilinmeyen kadın.
Görülmeyi bile haketmeyen kadın.
Kimsenin tanımadığı ama herkes için yara olan hiç akıldan çıkmayan:
O Kadın..

- "Peki bunu değil de diğerini seçseydi hayatı çok mu farklı olurdu?"
- "Evet..Farklı olurdu ama sadece öyküsü..Bunu yaşayacağına öbürünü yaşamış olurdu."
- "Yani?"
- "Yani sonuç seçimler hep aynıdır: Acı. Her neyi seçersen seç seçemediğin hep üzüntü kaynağı olacaktır. Aklın hep o seçemediğinde kalacaktır. O seçemediğini seçmiş olsaydın yine bana bu soruyu soracaktın. Hayatta her şey % 50'dir. Aklınla davransan yüreğin, yüreğinin sesini dinlesen aklın sana bu soruyu hep soracaktır. Seçemediğin hep acı verecektir. Bu sabit. Acı hep olacak."
- "Bu kadar mı umutsuz yani, güzel bir yanı yok mu bu seçimlerin?"
- "Olmaz olur mu var. Acını seçmekte özgürsün!"



* O kadın filminden

Nedendir bilmem ama birbirinin beğenmedikleri özelliklerine asfalt döken bireyler olmaktan kurtulamıyoruz.
Görmek, duymak, dokunmak istemediklerimizi ya yamalamaya çalışıyoruz ya da üzerini tamamen kaplamaya.