30 Kasım 2009 Pazartesi
28 Kasım 2009 Cumartesi
27 Kasım 2009 Cuma
26 Kasım 2009 Perşembe
24 Kasım 2009 Salı
Mektuplar / Sana Dair
Biliyordum hayatındaki birçok kadından pek de farklı olmadığımı. O kadar aykırı gecelerde, o kadar ayrı bedenlere dokunmuştun ki, izimi bırakacak tek bir yeri bile zor bulmuştum. Gerçekten büyük şehirler gibiydin sevgilim. Tenin bile bir coğrafi bölge gibiydi. Benden önce zapt edilmişti. Benden önce keşfedilmiştin.
Çok şey düşledim bazen... İstedim... Saç telimin senin o çok sevdiğin yastığınla, çarşafının arasında kalmasını mesela... Ya da bir kaç denemede bile düşmeyecek bir şekilde tenine yapışmasını, alınamamasını... Büyük bir şehir gibiydin sen sevgilim. Varlığım, kalabalığında kayboluyordu... Ben, teninden düşüyordum...
Harflerim bile senin harflerinde yoktu oysa... Elimde kalan bir şey de... Geçmiş zamanlarda söylediğin tüm güzel sözleri umutlanmak için biriktiriyordum çocukca.
Sen sevdiğim adamdın... Bir sabah gözümü göğsünde açmıştım...
Şimdi... İçimde kaldın... Çıkılmaz bir sokağın girişinde durmuş, bile bile girmiştim o sokak aralığından... Tek senin olmak istemiştim. Tek benim ol istemiştim. Küçük bir şehirden gelen, küçük bir kız gibiydim. Yetişkin rolleri oynuyordum sana...
Oysa sen sevdiğim büyük şehirler gibiydin sevgilim. Öyle doygun, öyle kalabalık, öyle vefasız, öyle dolu, öyle büyüleyici, öyle içine hapseden... Ve ben seni küçük şehirlerin içinde, büyük şehirlerce sevmiştim.
Sen kocaman bir şehirdin... Ben keşfedilmeyi bekleyen cılız bir kasaba.
Sen hiç okula saçlarımı iki yandan örüp gitmediğim günler gibiydin. Ne saçlarım örülecek kadar uzundu, ne de ben saçımı örmeyi biliyordum. Biz gibiydi olmayan saç örgülerim. Asla bir bütün olmuyorduk... Karışamıyorduk...
Hep bekledim seni, ihtimallerini, gerçekleşme hayallerini. Örüldüğümü, bütünleştiğimi ve tek vücut olduğumuzu sandığım anda, ama en çok tutturulamayacağımızı anladığımda kaybettim seni... Kaydım gittim ellerinden... Sen siyahtın... Kırmızı sana yaraşamazdı...
23 Kasım 2009 Pazartesi
Bazen bazı insanların haklı çıkmasına bozuluyorum ister istemez. "Rollerinize de... Size de... Kaçınmalarınıza da lanet olsun" demek geçiyor içimden şu an.
20 Kasım 2009 Cuma
Bende gördükleri hala sevgiye, aşka, yeminlere inanan o kendi çocuksu halleri. O hallere geri dönmek istemiyorlar… Bendeki o saf, koşulsuz sevgiyi görmek istemiyorlar…
Anladım artik benim karşılıksız aşkımdı insanları korkutan; kendimi verişim birden bire insanlara, masumiyetti, o insanın içini ısıtan gülümseyişi görmeleriydi benden uzaklaştıran.
Beni bu masum hallerle sevemiyorlardı. Onlar kendilerini süründürecek, acı çektirecek kadınları arıyor, onlarla kaybolmak, yeniden bulmak istiyorlardı. Kendilerine kötü davranan kadınları seviyorlardı. Ben hep iyi olandım ilişki de.
Hem acı çekmekten korkup, hem de acıya karşı dayanılmaz istek duyan insanlar vardır ya, öyle bir çekim duyuyorlardı.
Bütün kırılgan yanlarınızı örtün siz. Yıllarca gerçek sevgiyi beklerken sanki ona hiç ihtiyacınız yokmuş gibi davranmaya devam edin. Bu kusursuzluk, bu yenilmezlik sandığınız şey sizin olsun. Ben bu oyunda yokum…
Ben artık anlıyorum. Hayattaki asıl gerçek mutluluklar burnumuzun dibinde olanlar.
Önemli olan o anları yakalayabilmek. Korkmayın dalın ucuna gitmekten. Gidince anlayacaksınız ki meyve orada. Sizi bekliyor…
Ama siz en iyisi gidin saklanın odalarınıza ve hatta kendinizi korumak için isinize verin.
Sizin gözünüzü kazanmak bürümüş!
19 Kasım 2009 Perşembe
Bense 1980 lerde kalmıştım...
Çocukluğunda sevdiğin ne varsa
Vardı bende
Öyle işte!
Ama sen benim bugünümdün.
Ben senin dünündüm..
Yaz tatillerinde öğrenilen sureler gibiydim, belli dönemlerde hatırlardın beni.
Mutfaktaki turuncu kaplıklı sandalyeler oluyordum bazen. Rahat ve huzurlu.
Ben beyaz mobilyaların kadınıydım.
80 lerde kalmıştım.
Senin çocukluğunu bulduğun...
18 Kasım 2009 Çarşamba
17 Kasım 2009 Salı
Aynı tabaktan yemek yemek gibi...
kraliçeliğimi.
İstediğim
Sıradan bir gün gidişini izlemek belki...
Geleceğini bilerek...
16 Kasım 2009 Pazartesi
Kadın mısın, erkek misin bilmiyorum ama bu yazı sana... Kadın aşk ve seks bir arada olsun ister... Tıpkı romantik komedilerdeki gibi...Yani kadın her daim hem aşık olacağı hem de sevişebileceği bir Hugh Grant ister hayatında...
Erkekse hem eteğine, saçına karışabileceği bir sevgilisi, hem de bir haremi olsun ister...Ne sevgiliden vazgeçmek ister, ne hareminden...
Aşık olmak sadece erkeğe yakışır...Kadına mı? Kadına asla...Kadına yakışan salt aşktır...Aşık kadın "nasıl olsa bitecek" sezgisiyle hareket eder...Aşık erkekse "sonsuza dek sürecek" yanılgısıyla...
Kadın için seks erkeği kendine bağlamada kullandığı bir para birimi gibidir... Kadın hiçbir zaman bu para değer kaybetsin istemez... Kadın piyasalar kadar kırılgan, bileşik endeks kadar değişkendir... Hayatını hiçbir zaman sabit bir kura bağlamaz...
Erkek içinse seks kendisini bir kadına bağlamasındaki en değerli yatırım fonudur. Erkek bu fonu hiçbir zaman bozdurmak istemez...Çünkü erkekte seks her daim dalgalı kur sistemine göre işler... Bir iner, bir çıkar...Bir çıkar, bir iner...
Bir erkek doyduğu için kadınından bıkar...
Bir kadınsa doyamadığı için erkeğinden sıkılır... Bu ikisi arasında çok büyük farklar vardır...
Kadın erkeğin ona kul köle olmasını ister...
Olunca da ondan nefret eder...
Erkek ise kadının kendisine köle olmasını istemez...
Olunca da onu sever...
Erkekler deli gibi aşık olurlar ve zamanla akıllanırlar...
Kadınlar ise akıllı gibi aşık olurlar ve zamanla delilirler...
Kısacası aşk ve seks, kadını ve erkeği farklı etkiler...
Herkesin aradığı aşkı ve seksi bulması dileğiyle...
Güle güle kadın...
Güle güle erkek...
* Mailime gelen bir alıntı...
15 Kasım 2009 Pazar
Çok ötelerde...
Biz,
İkimiz seninle
Kilimden evimizin,
Anne ve babası olmuştuk değil mi?
Üşüdüğüm anlarda,
Masa örtülerini sıkıca çekerek ısıtmaya çalıştığın...
Bugün...
Şimdi...
Nedendir bilinmez, aklıma geldin.
Özlediğimi hissettim..."
* Ve insanların hayatında nefret ettikleri şeyleri yapmakta üzerime yok haklısın.
13 Kasım 2009 Cuma
Yüzleşme
Mesela sen; seni kardeşim gibi sevdim, yüzünü görmeden. Maddi manevi gözüm kapalı güvendim.
ve sen; utanmadan bana onca şeyi söylerken evli olduğunu nasıl buldum diye merak ediyorsundur eminim. Telefon numaranı yazınca kabak gibi karının iş telefonu ve ev telefonunuz bile çıkıyor verdiğiniz araba ilanından. Bu arada aracının sigortasını nereden yaptırdığına ve eşinin tc sine kadar biliyorum. O sinirle bunları kullanmadığıma yat kalk dua et sen. Senin kadar yüzsüz, iğrenç, yalaka, şerefsiz bir insanla tanışmadım ömrümce. Allah da tanıtmasın.
Sen; Allah seni de bildiği gibi yapsın.
Sen ise; desteğin, dertli anlarımda beni dinleyişin, bana kocaman sarılmalarınla iyi ki varsın. Aynı masada kahve içmek dileği ile...
Ve sen; sende iyi ki varsın... Bana yazı yazarken püf noktaları öyle güzel veriyorsun ki, hep anlat istiyorum.
Sende; iyi ki varsın, bugün bile konuştuk seninle, farklı şehirden yüzünü görmeden de sana güvenebileceğimi hissediyorum. Bu nedenle de çekinmeden anlatıyorum çoğu şeyimi. Benzemesek de gülüşmelerimiz bile çok güzel.
Seni de sevmeli miyim, yermeli miyim bilemiyorum.
Seni de her daim hayatımda olacaklar listesinde görüyorum ben zaten.
Seni de tanıdığıma memnunum. Bu aralar bana alındığını hissetsem de, asla yerin diğer arkadaşlarımdan farklı değil.
Ve yine sen, seni çok sevmiştim.
Mesela sen, bana çok benzesen de sen çok yalakasın.
12 Kasım 2009 Perşembe
Ayaküstü olmasın aramızdakiler
Efsanın özel notu: Bilmiyorum bir gün gelirde varlığından haberdar olup, okur musun bunları? Ama olursa, okursan sadece bil istedim...
11 Kasım 2009 Çarşamba
10 Kasım 2009 Salı
9 Kasım 2009 Pazartesi
2 Kasım 2009 Pazartesi
1 Kasım 2009 Pazar
Yeşil eriğin neden bu kadar güzel bir meyve olabildiğine,
Birde mevsiminde çıkan meyveye "aaa ciddimi gelmiş mi pazara" diyebilen kendime :)
El işçiliği güzel olanlara,
Babamın bu yaşında hala nasıl bu kadar güçlü olabildiğine,
X kişi ne çok şey biliyor? Hafızası ne kadar güçlüymüş? dediğim herkese,
Bebeğimin hareketlerine ve bir çocuğun bilmiş konuşmasına,
Fıkra anlatabilenlere,
Tiyatroda rollerin nasıl bu kadar uyumlu dağılımına,
Televizyonun nasıl gösterdiğine,
Bir erkeğin elinin arasında elimin kaybolmasına, Uçağın uçabilmesine,
Resimlerde çoğu zaman güzel çıkabilmeme,
Ama bezelyenin çıkamamasına,
Hazır cevap kişilerin nasıl bu kadar çabuk düşünebildiğine,
Annemin her iki elini birden mükemmel kullaşına,
Birinin yanağını öptüğümde, neden onu bir taraftan kokladığıma,
Bazen gülümsemenin bir çikolatada saklı olduğuna,
İçimdeki büyümek istemeyen kıza,
Her zaman gülümseyebilmeme,
Çiçek seven kadınlara,
Öküz gibi yiyip kilo almayanlara,
Sevgilisine otu boku aldıran kadınlara,
Kirpiklerimin bu kadar çok dökülmesine,
Beni incitenlerin başına sürekli bir şeyler gelmesine,
vs. vs. şaşkınlığı yaşayan bir insanım. Şaşırmak güzeldir. :Pp