30 Kasım 2009 Pazartesi

Önceden yaşanacak güzel şeyler olduğunu ve bunu yaşamamız gerektiğini düşünür umursamazlığınla bozulurdum. Artık üzgün falan değilim. Boşvermişim. Ama şundan eminim. Sen beni daha çok özlersin.
tüm karlara, tüm çocuklara inat, somurtkan bir kardanadam yapmak isterken, benim kardanadamım şaşkın bişiy olup çıktı. Yandan yandan gülümsüyor. :)
saatlerce duymayı istemek sesini... Yanımdaymışsın gibi
nefesini nefesime sürt ve öylece kal

28 Kasım 2009 Cumartesi

fasılda... Ateş böceği ve absalomla... Türküler. Rakılar. Dostlar. Aşklar şerefine. Bilmem kaçınçı kadehinde...
Güzelliğim derdin ne hoşuma giderdi o zamanlar. Sen daha çok gulumseyen bir insandın, bende bizden daha umutluydum. Geçen zaman da öğrendiğim kendi zaaflarim
hayatımdan siktir olup gitmen dilegi ile iyi bayramlar. Bu bayram kendi kanımı akıtıp, yerini alkolle doldurdum. Yarın da yapacagım.

27 Kasım 2009 Cuma

eger karma diye bir sey varsa, bu da senin hoslandıgın kızlarla karşılasmaktır.
Benliğimi değil,
Ben' li düşleri seviyordun.
Belki de en çok bu yüzden görmedin yüzümü...

Ne ben o düşleri öldürmek istedim.
Ne de sen beni gerçekliğe döndürmek.

İkimizde ruhlarımızın kırbaç seslerine mahkumuz belki de.

Evet arsızlık benimkisi... Ama sana doymuyorum...

26 Kasım 2009 Perşembe

Şu an ne isterdim biliyor musun?

Tenine dokunayım

ve

Ellerimde kokun kalsın...

24 Kasım 2009 Salı

Madem yoğuramıyorsun bu ilişkiyi ellerinle,

O zaman bir alet ol ve çırp beni kendinle!
İçimdeki azınlık yana saygıyla...
Ara hakkını, üzüldüğün herşeyi anlat ve beni dinleme...
Sen;
"Aynı sayfada defalarca F5' e basmak" gibiydin

Şimdi...
Sol baştan say...


Esc...


Kadın olmak; ne hikmetse her seferinde "yok birşey", "boşver" lerin arkasına saklanmak. Ama buram buram hadi bunun arkasında ki araştır diye bakmak. Gün gelince ortaya saçmayı planlamak.
Canımı acıttığını sana daha nasıl anlatmalıyım?

Mektuplar / Sana Dair

Biliyor musun; senden sonra, kimseyle sevişmedim ben. Cidden kimseyi buna layık görmedim. Hala kendimi senin hissederken; bırak tenime başka adamların dokunmasını, düşüncesini bile istemedim. Kendimi senden habersiz, sana ait hissetmeyi sevdim. 

Biliyordum hayatındaki birçok kadından pek de farklı olmadığımı. O kadar aykırı gecelerde, o kadar ayrı bedenlere dokunmuştun ki, izimi bırakacak  tek bir yeri bile zor bulmuştum. Gerçekten büyük şehirler gibiydin sevgilim. Tenin bile bir coğrafi bölge gibiydi. Benden önce zapt edilmişti. Benden önce keşfedilmiştin.

Çok şey düşledim bazen... İstedim... Saç telimin senin o çok sevdiğin yastığınla, çarşafının arasında kalmasını mesela... Ya da bir kaç denemede bile düşmeyecek bir şekilde tenine yapışmasını, alınamamasını... Büyük bir şehir gibiydin sen sevgilim. Varlığım, kalabalığında kayboluyordu... Ben, teninden düşüyordum...

Harflerim bile senin harflerinde yoktu oysa... Elimde kalan bir şey de... Geçmiş zamanlarda söylediğin tüm güzel sözleri umutlanmak için biriktiriyordum çocukca.

Sen sevdiğim adamdın... Bir sabah gözümü göğsünde açmıştım...
Şimdi... İçimde kaldın... Çıkılmaz bir sokağın girişinde durmuş, bile bile girmiştim o sokak aralığından... Tek senin olmak istemiştim. Tek benim ol istemiştim. Küçük bir şehirden gelen, küçük bir kız gibiydim. Yetişkin rolleri oynuyordum sana...

Oysa sen sevdiğim büyük şehirler gibiydin sevgilim. Öyle doygun, öyle kalabalık, öyle vefasız, öyle dolu, öyle büyüleyici, öyle içine hapseden... Ve ben seni küçük şehirlerin içinde, büyük şehirlerce sevmiştim.

Sen kocaman bir şehirdin... Ben keşfedilmeyi bekleyen cılız bir kasaba.
Sen hiç okula saçlarımı iki yandan örüp gitmediğim günler gibiydin. Ne saçlarım örülecek kadar uzundu, ne de ben saçımı örmeyi biliyordum. Biz gibiydi olmayan saç örgülerim. Asla bir bütün olmuyorduk... Karışamıyorduk...


Hep bekledim seni, ihtimallerini, gerçekleşme hayallerini. Örüldüğümü, bütünleştiğimi ve tek vücut olduğumuzu sandığım anda, ama en çok tutturulamayacağımızı anladığımda kaybettim seni... Kaydım gittim ellerinden... Sen siyahtın... Kırmızı sana yaraşamazdı...




Saat 02:07 de uyanmak ve bir daha uyuyamamak!

23 Kasım 2009 Pazartesi

Boynunun o çukuruna dayanmak
Kendimden uzaklaşmak
Kokunla buğulanmak
Sende kaybolmak.

Çok özledim seni...
Bir insan, aynı insana kaç defa aşık olabilir?
Aylarca senden neden vazgeçemediğimi tarttım durdum beynimde.
Bu kadar çelişkiye, bu kadar gidiş gelişlere rağmen neden senden vazgeçemiştim.

Biraz geç anladım...  
Yolum sendin. Bundandı bir adım bile yol alamayışım...
Bir küçük kız gibiydi sevgim bazen... Seni içimde yücelten...
Bir kadın gibiydi sevgim... İçinde hapseden...
Bazense bir anne gibiydi sevgim... İçinde büyüten...

Ah sevgilim ya sen?
"uzayacağa benzer, tutuştuğumuz lades. işi gücü bırakıp mezarlığa nazır bir eve taşındım. ölüm, sen beni aldatamazsın, aklımda!"
B. Necatigil...


Severdim bu sözü.
Siz bir insanı mezarlığa benzettiniz mi hiç?

Hadi Şundan çeksene bir nefes.
Virgüller, noktalar ile birleşip, kavuşan yollarımız; ünlem işareti ile sona eriyor. Ne yazık.

"Burası bir sahne... Burada herkes kendilerine biçilen rollerini oynuyorlar" demişti şu an varlığından hiç haz etmediğim bir adam. Aklıma geldi de... 
Bazen bazı insanların haklı çıkmasına bozuluyorum ister istemez. "Rollerinize de... Size de... Kaçınmalarınıza da lanet olsun" demek geçiyor içimden şu an.

Küçük bir şehirden gelen, küçük bir kız gibiydim...

Yetişkin rolleri oynuyordum sana...

20 Kasım 2009 Cuma


ve sıyırıp eteğimi
ve uzatıp tek bacağımı diğerinin önünde;
kendi acımı sarıyorum bilinçsizce!!

Bende gördükleri hala sevgiye, aşka, yeminlere inanan o kendi çocuksu halleri. O hallere geri dönmek istemiyorlar… Bendeki o saf, koşulsuz sevgiyi görmek istemiyorlar…

Anladım artik benim karşılıksız aşkımdı insanları korkutan; kendimi verişim birden bire insanlara, masumiyetti, o insanın içini ısıtan gülümseyişi görmeleriydi benden uzaklaştıran.

Beni bu masum hallerle sevemiyorlardı. Onlar kendilerini süründürecek, acı çektirecek kadınları arıyor, onlarla kaybolmak, yeniden bulmak istiyorlardı. Kendilerine kötü davranan kadınları seviyorlardı. Ben hep iyi olandım ilişki de.

Hem acı çekmekten korkup, hem de acıya karşı dayanılmaz istek duyan insanlar vardır ya, öyle bir çekim duyuyorlardı.

Bütün kırılgan yanlarınızı örtün siz. Yıllarca gerçek sevgiyi beklerken sanki ona hiç ihtiyacınız yokmuş gibi davranmaya devam edin. Bu kusursuzluk, bu yenilmezlik sandığınız şey sizin olsun. Ben bu oyunda yokum…

Ben artık anlıyorum. Hayattaki asıl gerçek mutluluklar burnumuzun dibinde olanlar.

Önemli olan o anları yakalayabilmek. Korkmayın dalın ucuna gitmekten. Gidince anlayacaksınız ki meyve orada. Sizi bekliyor…

Ama siz en iyisi gidin saklanın odalarınıza ve hatta kendinizi korumak için isinize verin.
Sizin gözünüzü kazanmak bürümüş
!


Büyük şehirler gibiydin sevgilim...

Varlığım kalabalığında kayboluyordu...

Kadın olmak; sarmalanmak isterken, hayal kırıklıkları ile kendine sarılmak.

19 Kasım 2009 Perşembe

Hani böyle birisi gelsin sana arkandan sıkıca sarılsın, seni koklasın istersin ya...
Yada kollarının arasında boynuna gömülesin gelir ya birinin... Öyle bir an geldi. Sadece sarılınmak istiyorum . :(
Kadın olmak;
Bazen gereksiz bir biçimde, fazla incinilebilir olmak.

Şu an ne isterdim biliyor musun?

"gözlerinden tanımak seni"
Sen 2000 li yılların adamıydın...
Bense 1980 lerde kalmıştım...


Çocukluğunda sevdiğin ne varsa
Vardı bende
Öyle işte!

Ama sen benim bugünümdün.
Ben senin dünündüm..

Yaz tatillerinde öğrenilen sureler gibiydim, belli dönemlerde hatırlardın beni.
Mutfaktaki turuncu kaplıklı sandalyeler oluyordum bazen. Rahat ve huzurlu.

Ben beyaz mobilyaların kadınıydım.
80 lerde kalmıştım.
Senin çocukluğunu bulduğun...

18 Kasım 2009 Çarşamba


Hep seninle lades oynayan çocuk gibiydim.

Sana her seferinde bile bile yenildim...

Aklımdaydı...

Ama sana yenilmeyi bile çok sevmiştim.
Sevdiğim büyük şehirler gibiydin sevgilim.

öyle doygun,
öyle kalabalık,
öyle vefasız,
öyle dolu,
öyle büyüleyici,
öyle içine hapseden...

Ve ben seni küçük şehirlerin içinde, büyük şehirlerce sevdim.

Çocuklarımız kalmış dudaklarımın kenarlarında...

Sense iyice yayıyorsun suratıma!

17 Kasım 2009 Salı

İnsanlık için sıradan bir pazardı
ve ben en son
bir havaalanında görmüştüm yüzünü.
ve sıyrılıp, kaçıp gitmek istercesine ayrılmıştım kollarının arasından.
kalırsam ağlayacaktım.


Sıradan bir pazardı...
ben sana aşıktım.
Bilmem kaç şehir uzaklığındaydım sana.
Kaç şehir gözüm kapalı yaklaşmıştım.




Bugün yine sıradan bir gün
ve ben şu an
seninle yapmadığım bir şeyi yapmak isterdim
Aynı masada oturmak mesela!
Yanyana bardaklar
Aynı tabaktan yemek yemek gibi...
Ya da kahvaltı hazırlamak belki sana...


Yoksun
Yokluğunla bile anlamlanmıyor bir çok şey.


Yalnız senin anlayabileceğin bir dille konuşmak istiyorum sana.
Ama yalnız benim anlayabileceğim bir dille anlat değil.
Sıradan bir günde, sıradan insanlığa ilan etmek, belki istediğim
kraliçeliğimi.


İstediğim
Sıradan bir gün gidişini izlemek belki...

Geleceğini bilerek...







Artık sadece bana acı vermek için varolduğunu düşünmeye başlıyorum!

Beni ilk öptüğün gündü cumartesi

Sana geldiğim ilk gündü o cumartesi

Daha anlamlı sayılamazdı.


Gidiyordum.
Sesini duydum, kısacık bir an diliminde.
Yetmedi.
"Üzülme" dedim kendimi teselli edercesine.
"Üzül" dercesine İstanbul bile ağlayarak uğurladı beni.
Ne isterdim biliyormusun?
Sözlerin keşke havaya düşseydi. Boşlukta sallansalardı...
Ama suya düştü. Su götürdü hepsini tek tek, atmaya kıyamadı.

16 Kasım 2009 Pazartesi

biliyormusun, yüzümü ellerinin arasına vermeye hazırdım. Hazırım.



İşte tam senden sonra kabuklaştı yaralarım...
Anlatamadım
Kabuğa çekilme vakti...

Güzel yürekli biri, bana "peri" dedi.
Ne de güzeldi.
Gülümsetti.

Seni yazarken, ikinci bir cümle daha ekleme hali benimkisi .
Sen mi yetmiyorsun, ben mi doymuyorum bilmiyorum.
En güzel yazılarımı hep seni sevdiğim anlarda yazdım ben.
Ve buna hep şaşırdım.
Hoş bir yazı...

Kadın mısın, erkek misin bilmiyorum ama bu yazı sana... Kadın aşk ve seks bir arada olsun ister... Tıpkı romantik komedilerdeki gibi...Yani kadın her daim hem aşık olacağı hem de sevişebileceği bir Hugh Grant ister hayatında...

Erkekse hem eteğine, saçına karışabileceği bir sevgilisi, hem de bir haremi olsun ister...Ne sevgiliden vazgeçmek ister, ne hareminden...
Aşık olmak sadece erkeğe yakışır...Kadına mı? Kadına asla...Kadına yakışan salt aşktır...Aşık kadın "nasıl olsa bitecek" sezgisiyle hareket eder...Aşık erkekse "sonsuza dek sürecek" yanılgısıyla...
Kadın için seks erkeği kendine bağlamada kullandığı bir para birimi gibidir... Kadın hiçbir zaman bu para değer kaybetsin istemez... Kadın piyasalar kadar kırılgan, bileşik endeks kadar değişkendir... Hayatını hiçbir zaman sabit bir kura bağlamaz...
Erkek içinse seks kendisini bir kadına bağlamasındaki en değerli yatırım fonudur. Erkek bu fonu hiçbir zaman bozdurmak istemez...Çünkü erkekte seks her daim dalgalı kur sistemine göre işler... Bir iner, bir çıkar...Bir çıkar, bir iner...
Bir erkek doyduğu için kadınından bıkar...
Bir kadınsa doyamadığı için erkeğinden sıkılır... Bu ikisi arasında çok büyük farklar vardır...
Kadın erkeğin ona kul köle olmasını ister...
Olunca da ondan nefret eder...

Erkek ise kadının kendisine köle olmasını istemez...
Olunca da onu sever...

Erkekler deli gibi aşık olurlar ve zamanla akıllanırlar...
Kadınlar ise akıllı gibi aşık olurlar ve zamanla delilirler...
Kısacası aşk ve seks, kadını ve erkeği farklı etkiler...
Herkesin aradığı aşkı ve seksi bulması dileğiyle...
Güle güle kadın...
Güle güle erkek...



* Mailime gelen bir alıntı...
Ve çekildi bedenin tenimden...
Sen giderken, ağırlığın gitti en çok üzerimden...
Bitme istedim...
Susuzluğumsun
Aslında sende biliyorsun.
Öyle anlar vardır ki;
Dışarıdan bakmayı denesen acıdır!
İçeriden bakmayı denesen acıtır!
Öyleyim işte, tesadüfün böylesi dedirten bir an dı sana gelemeyişim.
Seni yutmak,
Hep seni solumak
Şu aralar imkansız görünen tek şey!


15 Kasım 2009 Pazar


Hiç anlamadın
Sana dair yazılanları göremeyecek kadar körsün sen.
" Zamanın birinde,
Çok ötelerde...
Biz,
İkimiz seninle
Kilimden evimizin,
Anne ve babası olmuştuk değil mi?
Üşüdüğüm anlarda,
Masa örtülerini sıkıca çekerek ısıtmaya çalıştığın...
Bugün...
Şimdi...
Nedendir bilinmez, aklıma geldin.
Özlediğimi hissettim..."

* Ve insanların hayatında nefret ettikleri şeyleri yapmakta üzerime yok haklısın.

Gözlerine baktığımda kendimi görmek güzeldi...

13 Kasım 2009 Cuma

Yüzleşme

Doğum günüm yaklaşıyor ve nedense insana bu dönemlerde insanın kendisi ve kendisini üzen sevindiren insanlar ile yüzleşesi geliyor.


Mesela sen; seni kardeşim gibi sevdim, yüzünü görmeden. Maddi manevi gözüm kapalı güvendim.


ve sen; utanmadan bana onca şeyi söylerken evli olduğunu nasıl buldum diye merak ediyorsundur eminim. Telefon numaranı yazınca kabak gibi karının iş telefonu ve ev telefonunuz bile çıkıyor verdiğiniz araba ilanından. Bu arada aracının sigortasını nereden yaptırdığına ve eşinin tc sine kadar biliyorum. O sinirle bunları kullanmadığıma yat kalk dua et sen. Senin kadar yüzsüz, iğrenç, yalaka, şerefsiz bir insanla tanışmadım ömrümce. Allah da tanıtmasın.


Sen; Allah seni de bildiği gibi yapsın.


Sen ise; desteğin, dertli anlarımda beni dinleyişin, bana kocaman sarılmalarınla iyi ki varsın. Aynı masada kahve içmek dileği ile...

Ve sen; sende iyi ki varsın... Bana yazı yazarken püf noktaları öyle güzel veriyorsun ki, hep anlat istiyorum.

Sende; iyi ki varsın, bugün bile konuştuk seninle, farklı şehirden yüzünü görmeden de sana güvenebileceğimi hissediyorum. Bu nedenle de çekinmeden anlatıyorum çoğu şeyimi. Benzemesek de gülüşmelerimiz bile çok güzel.

Seni de sevmeli miyim, yermeli miyim bilemiyorum.

Seni de her daim hayatımda olacaklar listesinde görüyorum ben zaten.

Seni de tanıdığıma memnunum. Bu aralar bana alındığını hissetsem de, asla yerin diğer arkadaşlarımdan farklı değil.

Ve yine sen, seni çok sevmiştim.

Mesela sen, bana çok benzesen de sen çok yalakasın.

Kadın olmak; sunulanı almak ve hoşnut olmasan da; tahammülsüz diye adlandırılmamak için şükreder davranmak...

12 Kasım 2009 Perşembe


Üzerindeyim
ve en aç halimle bakıyorum gözlerine
tırnakların sırtımdan yukarıya tırmanıyo,
içimde med-cezirler...

Saçlarım yapışırken dokunuyorsun yüzüme.
ve
parmaklarınla değil avuçlarınla kavrıyorsun çenemi
sana bakıyorum gözlerimi ayırmadan

Gelecek olana yani sana...

Ayaküstü olmasın aramızdakiler
Sevmeye, sevişmeye ve paylaşmaya geç kalmadan kalmalısın benimle.
Yaşayarak, yaşatarak, sil baştan öğreterek yada hatırlatarak.
Aynılarımızla ve ayrılarımızla bir bütün olarak, tadarak, konuşarak anlamlandırmalıyız kendimizi.
Bir bütünün parçaları olup, ama hiç yarım kalmayarak...




Efsanın özel notu: Bilmiyorum bir gün gelirde varlığından haberdar olup, okur musun bunları? Ama olursa, okursan sadece bil istedim...

Bence bu yazı böyle yarım kalmamalı, daha yazılmalı...
Sözcüklerim sahibini arıyor gibi, ya da gidecekleri yerleri beğenmiyorlar.
Daha önce gittikleri hep kapı duvar olmuş sanki.
Dalga dalga yankılanarak geri geliyorlar...

11 Kasım 2009 Çarşamba

''Her zaman bir an vardır. Bunu yapabilirim. Buna teslim olabilirim. Ya da direnebilirim. O anı yaşadığını biliyorum; başka şansın vardı'' The closer filminden bir replik... aldatma üzerine bence en güzel kurulmuş cümlelerden birisi

3 Kasım 2009 Salı

Soyun ama geç kalma, önce kendine sonra bana

Çenesi düşükbir kadın bazen çekilmez.

Ama susan bir kadın hiç çekilmez.

Kadın olmak

İçine alıp, içinden çıkartmak!

2 Kasım 2009 Pazartesi


BİLİYORMUSUN SAÇLARIMI BOYATTIM, ŞİMDİ TAMAMEN SONBAHARIM

1 Kasım 2009 Pazar

Sevdiğin bir insanın nasıl bu kadar güzel kokabildiğine,
Yeşil eriğin neden bu kadar güzel bir meyve olabildiğine,
Birde mevsiminde çıkan meyveye "aaa ciddimi gelmiş mi pazara" diyebilen kendime :)
El işçiliği güzel olanlara,
Babamın bu yaşında hala nasıl bu kadar güçlü olabildiğine,
X kişi ne çok şey biliyor? Hafızası ne kadar güçlüymüş? dediğim herkese,
Bebeğimin hareketlerine ve b
ir çocuğun bilmiş konuşmasına,
Fıkra anlatabilenlere,
Tiyatroda rollerin nasıl bu kadar uyumlu dağılımına,
Televizyonun nasıl gösterdiğine,

Bir erkeğin elinin arasında elimin kaybolmasına, Uçağın uçabilmesine,
Resimlerde çoğu zaman güzel çıkabilmeme,
Ama bezelyenin çıkamamasına,
Hazır cevap kişilerin nasıl bu kadar çabuk düşünebildiğine,
Annemin her iki elini birden mükemmel kullaşına,
Birinin yanağını öptüğümde, neden onu bir taraftan kokladığıma,
Bazen gülümsemenin bir çikolatada saklı olduğuna,
İçimdeki büyümek istemeyen kıza,
Her zaman gülümseyebilmeme,
Çiçek seven kadınlara,
Öküz gibi yiyip kilo almayanlara,
Sevgilisine otu boku aldıran kadınlara,
Kirpiklerimin bu kadar çok dökülmesine,
Beni incitenlerin başına sürekli bir şeyler gelmesine,

vs. vs. şaşkınlığı yaşayan bir insanım. Şaşırmak güzeldir. :Pp

Bazen o kadar embesil oluyoruz ki Google bile bize dilimizi nasıl yazacağımızı gösteriyor... !!!!