28 Şubat 2010 Pazar

Kendime biçtiğim kaftan kadar uzundu, boyum.

26 Şubat 2010 Cuma


Ben senin uykuya dalmadan önce kendine anlattığın en güzel masalındım...

25 Şubat 2010 Perşembe


Aç kalmış sürüler gibi dolaşıyordu kıvrımlarında, erkekliğin!

Nefeslerimizin çarpışmasının yarattığı, senkronun eşsizliği gibiydi...

Seni sevmek! 

İkimizde aynı körebe oyununun birer parçasıydık. Başka bir bok değildik.

Yüzümü ellerinin arasına vermeye hazırken,

neden?

Şimdi yüzüm kendi ellerimin arasında?

Senin için kırmızı oldum bak!

23 Şubat 2010 Salı


Boşversenize hep aynı sondur bu. Bir yerden sonra;

Arayan da pişmandır, aranan da.

Ben senin;
defalarca kaybedilip, 
defalarca fethedilmiş kalendim... 

Şimdi ne sen bir Fatihsin,
ne de ben senin Sultanın...


Şimdi;
Bir Şehr-i İstanbul oldu aramızdakiler.
Bir Şehr-i İstanbul gibi kaldı aramızdakiler...
Senin bu "en güçlü" olma hırsından bunalmıştım en çok…

Eski notlarıma bakarken şu yazı ile karşılaştım;

"Dürüstlüğüm buradan ileri gelir. Başka yüzlerimi saklayacak ve iki yüzlülük yapmadan. Başlangıçta tüm kötü yanlarımı ve yaptıklarımı gözler önüne sererek, beni olduğum gibi gören gözlere sımsıcak bakabilirim. Benim kötülüğüm kalbimin derinliklerinde pusuya yatmaz ve tetikte beklemez."

Zaman geçiyor...
Büyütürken, büyüyorum...

22 Şubat 2010 Pazartesi


Daha 5 var,

Seninle başbaşa kalacağım vakitlere...
Çünkü;

K / aybettin...!
ve 
bir üzüm bile olamamak hayatında.
Sana bakıp bakıp kararmaya... 

19 Şubat 2010 Cuma


Bir ağacın adında saklanmış adım bile...

Kendi içimde ki ağaçlara, odalara, kapılara bile bir isim veremiyorum.




Kimse, hiç kimse Ophelia olmanın ne demek olduğunu tam anlamıyla düşünmedi!


18 Şubat 2010 Perşembe


Hapset bu bedene sevgini. 

Hücre hücre, gir derinliklerime.

Su bazen akmaya korkar...

Ama kimseye bir şey söyleyemez.

17 Şubat 2010 Çarşamba


Neden tüm sevdiklerim 4 harfte takılı kalıyorlar?

16 Şubat 2010 Salı


hep seninleyim.

Zihnimle
Fikrimle
Zikrimle

İçine sığamayacağım kadar geniş zam/an/larca.

15 Şubat 2010 Pazartesi

Aslında hepsi

Nazım/dan


En sevdiklerim gibi...


Çünkü;

s / ustum.

Saçımda ki kırıkları ayıkladım geçenlerde. Ben oynadıkça çoğalıyorlar sanki?
Biz seninle saatlerde takılı kalmayacak kadar özeliz.

İkimizi bununla sınırlandırmak bize hakaret olur.

Anlayıp da anlamamazlıktan geldiğim...
Bir kulağımdan girip, diğer kulağımdan çıkan kelimeleri; kulak mememde hapsedip küpe yapıyorum, her ihtimale karşı...

/çaktırmadan kimselere/

Noktası konulmayan güzel bir masal başladı seninle ve her kullandığımız cümle, bir yenisini daha getiriyor bize...




Ölüm dudaklarda!


Ölümün; parmak uçlarımla dudaklarına dokunduğumda...

Ölümüm; dilimle tadını tattığımda.


14 Şubat 2010 Pazar

Tenine parmak uçlarımla hayal meyal dokunup, o akımı yaratmayı istemekti. Seni sevmek.
Aşk masada... Üstüne erişemeyecegimi dusunurken, altina girdiğimde bulmakti. Seni sevmek!
En güzel yerinde bırakmak seni... Hep öyle kal sevgilim. Güzel kal.
boyumun ölçüsünü kendime bir kez daha kanıtlamak istiyorum anlaşılan. Boyumun hesabina sivri dilim de eklenmeli.
Bu gece kelimeler, dün ve yarın ile birlik olup uykumu kaçırıyorlar. Karar vermekten nefret ediyorum.
Çocuk diyorsun ya bana, keske gerçekten bu kadar hesapsızlığı ile sevebilseydim seni. Çocukluk yapıp kaçınıyorum senden...
Sivrildikçe acıtan, ama kendinden olan dilim...
Tabir-i caizse: siklenmiyorsun cırcır böceğim.

12 Şubat 2010 Cuma


Seninle kelimelerime -me , -ma eklenmiş gibiydi.

Üzgünüm,

Kanım kadar kırmızı olamadı saçlarım.



Ne zaman çukur çeneli bir adam görsem...

Aklıma kokun geliyor Baba...

Arındım sanırken, en olmadık kelimede bulmak seni.

Bir adım daha atıyorsun içime.

Her bir adımın seni bana daha çok yaklaştırıyor.



 

10 Şubat 2010 Çarşamba

Bir dikişte iç beni!

Dudaklarında kalan buruk tadımı, başka dudakların tadlarında unutmaya çalışarak günler geçiren bir adam...

Dün gece ki gibi...

Büyülendiğim bir şehrin üzerine çökmüş, duman kadar basıksın sen.

Sokaklarına yanaştıkça boğuluyorum.

Tüylerin ürperirken tenime batıyor! Farkında bile değilsin.
Bugün sadece bu şarkıya bırakmak istedim kendimi...





Olduğun yerde, mutlu olmanı dilemekti...

Seni Sevmek!



Rüyamda bana geldin.
Böylesi suskun gidişlerinin altında, böylesi esaslı gelişlerine hala alışamamışım anlaşılan.
Uyandığımda, gözlerimi araladığımda; yastığımda kan izleri vardı.
Ağzımda buruk, kekremsi bir tad.

Kanım donuklaşıncaya dek enfes iken, katılaştıkça acıyor.

9 Şubat 2010 Salı


Biliyor musun, geçenlerde midemi yıkadılar!

Ölmek üzere iken kurtarıldım, tanımadığım biri tarafından. 

- "En son ne yiyip,  içtin" dedi doktor. Gözbebekleri küçülmüş gözlerime bakarak...



Konuşamadım... Ne diyebilirdim ki kayda değecek...

Doktorun yüzüne bakıp;

(Bahsettiğin tüm sözcüklerin ilaç gibi gelirdi...)

-"O söyledi, ben yuttum" diyemedim...

Bende bıraktıklarının bu kadar oturup, zehirleyeceğini bilemezdim...


Aslında gelişinden belli idi, gideceğin...
Aslında baştan belli idi, kendine bir beden büyük gelen laflar ettiğin...

Çünkü...

b / itti.


8 Şubat 2010 Pazartesi

Avuçlarının çizgisinde saklanmış benimde kaderim...


Anlamıştı...
Tanımıştı artık, dünyayı yeniden. Düzeltmenin yalnız kendinde olmadığını, ne kadar denerse denesin, insanlar gayretsizliğe devam ettikçe bir yere varamayacağını... İyi ve olgun tavırların onu bir yere götürmediğini, bu dürüsütlüğün insanlara fazla geldiğini onu daha çok kırdıklarını anladı.


 ...


En son ayakkabısını ayağına geçirdi. Artık bu iyiliğe bir son verip, onları kendi yalanları ile kandırmaya hazırdı. Derin bir nefes alıp evinin kapısına uzandı. İndirip kolu, kendine çizdiği yolda yürümeye hazır bir şekilde ilk adımını attı. Arkasına bakmadan devam ederken düşüncelerin sağanağına uğradı.

 
Ah! Bu düşünceler…! Hepsi neden bir vagon edası ile birbiri ardına gelirdi ki!


 
-“Tanıdığım tüm adamlar beni düşledikleri kadın sandılar. O nedenle kendilerini ya çok gizlediler, ya da çok övdüler. Benden gerçekler duymayı beklerken olmadığım bir role bürünüp anlatmamı istediler. Anlattıklarımı dinleyince bu dürüstlüğün kendilerine fazla geldiğini söyleyip uzaklaşırken, arkalarından bakakalan bendim!"

 
Şu an; tek olmayı isteyen erkeklik egolarına söylenecekler biriktirmişim bilmeden aylarca. Şimdi tek sözüm ilk olmayacakları gibi, sonda olmayacaklarını haykırmak…!



Isırdığında lezzetini duyumsayıp, baktığında senden önce oluşmuş kurtları görmek!


Adını koyamadığım bir duygu bu tanımlayamadığım... Sevgi mi desem, ihtiras mı desem bilmiyorum ama bu duygu; ses tellerinden salıncak misali senden bana, benden sana sallanmaktalar. Ve bu beni besliyor.



Küfürler çocuk cesaretine bürünüp, dudaklarımdan ip yapmış atlamaktalar birbiri ardına... Peşi sıra...

6 Şubat 2010 Cumartesi

Uykuya dalmadan önce, düşündüğüm son şeyin sen olmasının guzelliği idi... Seni sevmek...

5 Şubat 2010 Cuma

Garip olan ne biliyormusun. Bir meşe palamutu gibisin... Ormanlarim yaniyor, ama tohumlarin icimde, her seferinde
İcime çektiğim tek şeyin, nefesin olmasını istemekti... Seni sevmek...!

"Elini elim yaparım" 
dedi.  
............
Bundan daha tutkulu bir söz olamazdı o an.

4 Şubat 2010 Perşembe

Ne istiyorum biliyor musun?

Koynunda uyuya kalmak...

Ve uykularımdan gülümseyerek uyanmak!


Sen kadar zor olamazdı!



İlk önce kendi içine kusarsın hazmedemediklerini... Sonra başkalarının içine...
Bazen...

"bir minicik kız çocuğu bak... duruyor orada hâlâ... anlatamam gördüklerimi... o neşeli çocuğa..."



* Sezen Aksu 


3 Şubat 2010 Çarşamba


"Daha önce kaybettiklerini bende arama, bulacağın tek şey aldanış olur!"

Dedi ve sustu kadın...

İliklerime dek işleyen ürpermeyi hissetmekti;

Seni Sevmek...!

Sol yanında dururken, yürü benimle. Sevgilimin sağımda yürümesi, büyük bir onurdur bana. Sağ elimden kavra sıkıca...


Tıpkı bir ayna gibi...



2 Şubat 2010 Salı

Seni soymakla ugraşmak istemiyorum. En yalın halinle gel bana.
Bacak kadar çocuktum oysa ki. Sana yaklasmam icin, bir bacak boyu daha uzamam gerekirdi.

Çok gittim kendimin üstüne...

"Farkında olarak kabullenme" adını verdiğim her bir olayda, "belki" ler biriktirdim.

Bazen kendimle çeliştim.

Ağzıma tuzum gelene dek, farketmemek ağladığımı!

Gir sözlerimden içeri...

Gözlerimden...

Özlerimden...


İstersen hepsi ağlayıp, gülebilir senin için.
Biliyorsun.

Bazen benim yerime de düşündüğünü hissediyorum. Benim yerime karar vermendense, benim yerime düşünmelerini seviyorum.

1 Şubat 2010 Pazartesi



Kokunla baştan çıkmayı istemek oldu,

 Seni Sevmek!

Bir mihenk gibi yerleşmek aklına, hayatına, vücuduna...

Şu an tek istediğim şey bu.

Zaman geçti...

Bedenim büyüdü, kimlikteki rakamlarım büyüdü...

Ben büyüdümde; "içimde ki sevdanın yaşı" büyümedi.

Ne uzadı, ne kısaldı...