31 Temmuz 2010 Cumartesi

oysa ki, seni içimde bir puta dönüştürmeden bit istemiştim.

30 Temmuz 2010 Cuma

Kokuma saklanmış ko/r/kular..
En iyi burun sende olsa ne yazar...


Sen yokken;

Tırnaklarım uzadı..
Kısalan saçlarıma inat.

Affettim fareyi bir lokmada yutan kediyi..

Balkon kapısını örtmeyi unuttum bazı günler..
Bilirsin panjurlarım zaten hep kapalı..

Çörekotlu poğaçalar yaptım.
İçlerine maydonoz koymadım sen sevmezsin diye...




29 Temmuz 2010 Perşembe

Bazen sarılma isteği uyandıracak kadar narin oluyordum. Bazen ise kızdıracak kadar çıtayı yükselten bir patavatsıza dönüşüyordum...
Sağımın, solumun belli olmadığı gibi, önüm, arkamda bu işlere karışıyordu.
Büyüdükçe anlamak istediğimi anladığımda; bu sefer anladıklarımı anlamamak için çırpınır buluyordum kendimi...

Hatırladıkça hiçbir fotoğraf karesine sığmıyor hıncım.
Eskimiyor yürüdükçe, zamanın içinde ökselerim.


"Sesinde ne var biliyor musun?
Ev dağınıklığı var.
İki de bir elini başına götürüp, rüzgarda dağılan yalnızlığını düzeltiyorsun."

Cemal Süreya


28 Temmuz 2010 Çarşamba



Saçlarımın kırıklarına saplananlara inat,
Gel bir çatalda sen sapla yüreğime...


26 Temmuz 2010 Pazartesi


"Payı, paydasından büyük olmayan adam"

"Küçücük beynine kocaman sözcükleri yerleştirmiş ve bu yüzden kendine bile fazla gelen adam"

"Sözleri, hareketleri ile uyuşmayan adam"

"Bana sevgi neydi diye durup düşündürten, güven duygumu suistimal eden adam"

"Hayatımda bir ara değil, ana olmasını istediğim bir adamken, arkamı döndüğümde aralık kapıdan çıkabilen adam"

"Boşandıktan sonra ki 3,5 yıllık süreçte gerçekten bir ilişkiye şans verdiğim ama 7 ay sonra bunu enfes bir şekilde yerle bir eden adam"

"İlk kez birisini gözümü kırpmadan engellediğim adam" 

"Güzel hatırlayayım dediğim an, "gözümün önünden geçen ve o an inanamamazlıkla okuduğum kelimeleri" unutamadığım adam."

Sana dair buna benzer birçok tanım var beynimde...
Kızgınlığım geçti... Özlemlerimde...
Geriye senden ne kaldı bende bilmiyorum.
Boşluk gibi.
Ne açığı var, ne fazlası...
Hiç.




23 Temmuz 2010 Cuma


Kasıklarımda kopardığın fırtınalar...
Ve kasırgalarında baş dönmelerim.

Çıkamıyor içimden sevgimin doğum lekesi!


22 Temmuz 2010 Perşembe


Kadın dedi ki...
"ben seni bütün huylarınla sevmeyi öğrendim.
kaşını oynatınca ne diyeceğini,
mimiklerinden o güzel tepkilerini,
şaşırınca o güzel kıkırdamaları sevdim.

ben seni sen olduğun ve hayatımın en güzel yerinde olduğun için sevdim.
başımı güvenle yaslaya bildiğim için sevdim.
ben seni umursamazlıklarınla sevdim.
aramadın diye hiç kırılmadım,
aramadım diye hiç kırılmadın,
ama hep yanımda olduğunu bildim.
sanırım ben seni çok özledimmm"

Kadın dedi ki...
"iyi ki varsın"



21 Temmuz 2010 Çarşamba


Adam dedi ki...
"iki yüz, iki hayat mıdır?" 
Kadın dedi ki...
"Hayır. Tek hayat. Tek insan. İçteki ikiyüz vardır" 
Kadın bilmeden adamdan ve yaşanacak gelecekten bahsetmiş...







Adam dedi ki...
"Elinle burnunu kapatıp bir derin suya atlasan ve gözlerin kapalı olsa senin sen olmamana tek engel gözlerini açman olur...
Sen olmak gözlerin de..."

Kadın dedi ki...
"Suya bırakmak kendini. Sesi bile ne de güzel gelir. :)
İlk defa kendini sorgusuz bırakabilirsin, seni sarıp sarmalayana.
Sen demeden dokunur sana.
Nefesin tükenene dek...
Gözlerini açmasan da, istemsiz bir savunma mekanizması yaratır bedenin kendine.
Sonlanır herşey."

Adam dedi ki...
"Ve her son yeni bir başlangıçtır"

Kadın dedi ki...
":) inancı kalanlar teselli bulsun bununla. Bana göre artık her başlangıcın bir sonu var. Ama sondan önce sonra larını yaşamak daha koyuyor"

Adam kadına sonraları yaşattı...
Masal bitti.


20 Temmuz 2010 Salı

'Siyah giy ve gel bana' demiş adam,
'çünkü kırmızı sensin...

gün gelmiş kırmızı olan tüm yanlarını bulamak istemiş kadın, adamın hatasına karşılık olarak...
kesmiş saçlarını ve tüm kırmızı yanlarını.

Ayrılmışlar...

Kadın adama hala aşıkmış, adam kadına...
Kırmızılı kız, kızgın kıza dönüşmüş, bu masalın sonunda...

Kadın dedi ki...
"Sev beni…
Gözümünün kenarında ki çizgilerce!"

Adam dedi ki...
"İnsanın gözündeki çizgiler onun yaşadıklarıdır."

Kadın dedi ki...
"Benim genelde mimiklerimden dolayı oluşmuşlar."

Adam dedi ki...
"Hayat o zaman pandomimdir size..."

Kadın dedi ki...
"Güzel tanım."

Adam dedi ki...
"Ve ayna dile geldi sırmalarından kurtularak bu ben miyim dedi?
Sen kendini hiç bir zaman görmemiştin ki dedi ayna.
Ve ayna kendini görünce artık ayna değildi.
İnsan kendisini görünce aynı insan olmayacağından korkmayan bedbaht."

Kadın dedi ki...
"Geçenlerde yazdım bir söz.
"aynalara bakıp da kendini görebilenlere and olsun ki" diye devam ediyordu.
Senin aynanda hangi görüntü var adam?"


Adam dedi ki...
"Ben elmayım... Yasak olanın imgesi.
Kargayım Kabil'e insanı nasıl gömeceğini gösteren. Kabilin utancıyım kendisine.
Ben benim..."


Kadın dedi ki...
"Güzel... Ben hep kadın olarak görmüşüm kendimi ne garip. sıfatlardan kaçınırken, kenime sıfatlar takmışım."

19 Temmuz 2010 Pazartesi


Ve saat 7 olunca, aklımdaki tekerleğin bir tanesi taşa takılmış!

Aşmayı diliyor, tepeye çıkıpda geri gitmeden önce...




Her defasında buraya dönüyorum.
Her sonda ve her başlangıçta.
Bir çeşit sevinç / kusma / kendini bulma mekanı gibi...
Aşkın her halinin not alındığı kağıtları, panoya asmak gibi...

Neden bilmiyorum hayatıma giren tüm erkekler genel kültürü zengin ve zeka yönünden inanılmaz akıllı  ve hazırcevap insanlardı. Ama zekayla dolu olan bir bedende vicdan, sadakat, insaniyet ve aidiyet duyguları azalmıştı. Allah bir yerden verip, bir yerden alıyordu.

Onlar ise bendeki insanca duygu ve davranışlara bakıp nasıl böyle kalabildiğimi şaşkınlıkla izliyorlardı. Zıt kutupların birbirini çekmesi mi bilmiyorum. Tek bildiğim haksızlık listesi yapsam, baya bir dolu olacakmış...





İsterdim ki;

Bana seni yazdıran yarım kalmışlığın olmasaydı...




Ve ben şu an dahi onu düşleyerek,
kendime ihanet ediyorum.

Keşke diyorum,
 keşke çektiğim acılarada böyle baştan bir muafiyet şansım olsa...

Başkasının hataları için üzülen bir yapım olduğuna lanet ediyorum..



Bir "Ay tutulması" masalıydı.

Uyuyunca yanımda bulunmayan,  bir adam tarafından anlatıldı...



Yolları karşıma çıkmayacak kadar uzaktı benden...
Tam ona ulaşacakken kırmızıya yakalanıyordum.

Sen önümden geçip gidiyordun...


18 Temmuz 2010 Pazar


Aşk;
bebek sahibi olmak gibiydi.
Onca acıyı çeken sen değilmişcesine tekrar varolmasını diliyordun...

Sonra gelip birileri güvendiğin ve emanet ettiğin değerini, sonuçlarını hesaplamadan harcıyordu.
Nasıl olabilir diyordun?
Nasıl yapar?
Umursamazlıktan nasibini sende alıyordun.
Sen bakakalıyordun...

~~~~~~~

 Bile bile yaşama riskim ol istemiştim.
Çok da fazla değildi.
Artık acıyamıyorum hacivatın yalnızlığına...
Zekasını hayırlı işler için kullanmayana...
Heyhat!
Gitti giden...


Hayat attığın adımlarla orantılı olmuyordu.

Ne kadar yalınsan, o kadar büyük içine oturuşların oluyordu...