30 Ekim 2011 Pazar


"anladım ki ayrılığa değil, ayrı kalmaya yeniliyor insan" 


* Kahraman Tazeoğlu

29 Ekim 2011 Cumartesi


"İnsanda karakter olmadı mı onun yerine bir yöntem bulup koyar."

* Albert Camus

27 Ekim 2011 Perşembe

                       Beni sevgi dolu kucağına oturtup, kalkmama izin vermediğin! 
         Beni düştüğüm an elmişim gibi, ortada cevapsız sorularla bıraktığın aklıma geliyor. 
         Ben senin gözlerinde hüznü gören gözlerimle, koskocaman bir öfke büyütüyorum.
          Bilesin!

Merhaba adam,
Biliyor musun çoğu kez bir yanı kırık bir banka benzetiyordum seni.
Onca şeye rağmen; kendin olmaktan vazgeçip kızdığın o insanların, üzerine oturmalarına izin verişini…

Sonra bizi düşünüyorum.
Bir tahterevalli gibi; birlikteyken sadece sen ve ben oluşumuzu, o aramızda her daim var olan uyumumuzu.
Ama sonra sen kalkıyorsun.
Ben sarsılıyorum…

Oysaki hiçbir zaman hayatıma tepetaklak girip, boşluklarımı doldur istememiştim ben.
Ama girince, yeni bir boşluk yarat da dememiştim.

O gün elini uzattın ya bana, bir film karesini sil baştan çektik sanki.
Sen İlyas oldun, ben Asya…
Bir şeyi “Tutmayı istemekle, ölmeyi istemek” arasındaki farkı anladım.
Tutunca bırakmak istememekten korktum…
Tutunca bırakmandan korktum…
Sen öyle birden bire tepeme düşerken burnum uyandı.
Kokuna taşınırken, soluğumu tuttum.

Farklı değildim.
Bende her kadın gibiydim…
Tek istediğim;
“evet bu adam benim ve ben onunla her yeni güne gururla uyanıyorum” diyebilmekti..

Zaman geçiyor ya,
Şimdi, “Biz neydik” diye soruyorum kendime..
İçimdeki ayna yanıtlıyor, sanki karşısında sen varmışsın gibi:

"Biz ne miydik? Kim bilir... “ diyorum.
Birbirimizin açılmış yaralarının kabukları olacaktık belki de.
Bu yüzden uzak kaldık hep birbirimize...
Sonunda hiçbir şey olamadık değil mi? Var olanı bile koruyamadık zaman ilerledikçe…
Baştan yanlıştık..
Bir müzik notasındaki gibi adam,
“Do” ile başladık, kırılgan bir naiflikle sarmalanmış “do” ile bittik yeniden…

Adam..
Alt kirpiğimin üstündekine değmesi gibi olsun istemiştim seni bekleyişlerimin.
Artık sadece yaşıyor olduğunu biliyorum ve bu bana yetiyor.

Adam,
Bu nasıl bir şeydi biliyor musun?
"ah" gibiydin, öyle düştün yüreğime...

"Biz ne miydik?" diye soruyorum...
"Solak bir Tanrının sağ elle yazdığı kaderlerdik biz seninle…" diyor Küçük İskender.
Susuyorum.

18 Ekim 2011 Salı


İsminin sonuna "gelme" ler ekliyorum.

Geri gelme!

“Aramadığın yerlerde olmayı seçiyordum nedense.
Karşılaşma ihtimalimizin olmadığı,
olmayacağı..
ilk ışıktan sağa dönüyordum hep”

K.Tazeoğlu

Sen beni o siyahlığın içinde,
 gri bir nokta olarak bıraktın geride..

14 Ekim 2011 Cuma


"Çok özledim be adam..
Nerdesin!"

dedim..

duydu..

10 Ekim 2011 Pazartesi


Yoksun!

Burnum üşüyor..

- "ayrılığı bu kadar acı kılan nedir?" diye sordu.


- "bir daha asla aynı halı üzerinde yürüyemeyeceğini bilmektir. Unutmamak adına halı desenlerini bile ezberlemektir" dedim.

5 Ekim 2011 Çarşamba



Hayatımda sadece zekasıyla beni kendine bağlayan, beyinsel uyarılma yaşatacak birini istiyorum. 
Bu kadar aslında. 
Ne eksik, ne fazla



Gel..
İçimde med cezirlerin gerçekleşsin


Bir sevgi ya vardır, ya yoktur!!
Bir insan seviyor gibi konuşup ama umurunda değilmişsin gibi davranıyorsa ve tüm bunlardan sonra seni suçluyorsa, orada büyük bir kaya parçası vardır. 

İnsan karşısındakinden görmek istediği davranışı, kendisi yapmıyorsa; karşısındaki de bu davranışlara karşı yorulup, elini eteğini çekmişse, asla ama asla kızmaya hakkı yoktur. 

Bunun adına ilişki denemez ve bir tarafa hep yazık eder.

Hayatımda yarattığın boşluğunu doldurmakta bir adım öteye gitsem de, hala bunun sonuçlarına katlanmakta zorlanıyorum.

İçime öyle birden bire değil, yavaş yavaş girmeyi seviyordu.
Kımıldayacak yer bırakmadan, ama bilakis zorlamadan!
Yerleştikçe içindeki hırs azalıyor, bir ifade ararcasına yüzüme bakıyordu.
Bense o sırada gözbebeklerinin büyümesine odaklanıyordum. 
O siyahlık büyüdükçe, sanki kendiside içimde daha fazla yer ediniyordu. 
Yüzü değişiyordu...
Karşımda başkalaşan adama bakıp hiç haraket etmese bile haz duyabilecek kadar