26 Ağustos 2010 Perşembe


Beni öpmek için değil, benimle konuşmak için yaratılmıştı dudakların…
Bu yüzden “seninle dolu olup da, sana doyamamanın”
ne demek olduğunu, asla anlamadın!

Ben sana aşık oldum..
Oysaki annem kadardı boyum,
Ve babam kadardı adımlarım.

Yolumda giderken,
Kuzeyim sen oldun.
Ve güneyim Akdeniz..

Sen İstanbul' dun.
Bir gün dudaklarını aralandın…
Boğaz oluştu!
Kuytunda ki boğazda, benim gemilerim karaya oturdu.

Ah sevgili,
Şimdi ben ne zaman uykuya dalsam hep sana uyanıyorum.
“Uyku uykunun damızlığıdır” der annem…

Sana uyanmak için hep uykuya dalıyorum.
Evet;
Biliyorum seni en çok seven kadın değildim,
Ama en koşulsuz sevebilen bendim.

Oysaki tek isteğim,
avucunun içine sığınmak,
kirpiklerinde kaybolmak,
sakallarının arasında kendime yer açmaktı.
Onu bile yapamadım.

O kadar soğuktu ki ellerin,
Dokununca buharlaştım!
Şimdi, ahir zamandayım…
Sahi söylesene:
"Suratıma ne üfledin de, kıyametim oldun?"
Ben seninle; en çocuk, en yalın, en kadın hallerimi yaşamıştım.

“Keşke o da boşalsaydı hücrelerimden... Ter gibi, yaş gibi, haz gibi...”
diye bahsettim arkadaşlarıma geçenlerde.

Bilemedim…
Benim olmayan her şey zararlıymış bedenime.
Yanarken kırmızı olan tüm yanlarımın, siyah olması için önce sönmem lazımmış.

Hey sen!
Bana ait olmayan adam.
Başkalarının da olmaman tek avuntumdu.
Çünkü tarihim sana tekerrürden ibaretti.
Yüzümde soluğunu duyumsamak tek duam oldu.

Hiç yorum yok: