14 Haziran 2010 Pazartesi

Sen gidiyordun…
Ve ben her seferinde “Gel” diyordum…
Gel!

Hayatı birlikte yaşayalım, öğrenelim, tadalım dediklerimde; sen an-lara kaptırıp kendini, bencilliğin ile yaşıyordun.
Ve ben bütün bu benmerkezciliğine, yeri gelip umursamazlığına rağmen yanında kalıyordum…

Sen gidiyordun…
Ama işte;
Umut gitmiyordu.

Anlatılmıyordu yoksunluğun… Vuslatım olacakken, hasretin bekçisi oluyordun… En umarsız yaralarımın sebebi oluyordun…

Sen gidiyordun…
Ben kanıyordum…

Arada bir cani gibi durup izliyordun beni. Güzelliğime, tatminkarlığını ve doymuşluğunu katıyordun…
İçimde bir çığ büyüyordu…

Sen gidiyordun…
Anlatamıyordum…

“Oysa aşk bu değil miydi? Bile bile yaşama riski” diyordum… Sonunu boş vererek yaşamak isterken seninle; hep bir mesafenin ardından ulaşıyordun bana. Ama yanaşmıyordun kıyılarıma. Kendimi med-cezirlerinde hissettiriyordun.

Sen gidiyordun…
Bir aşkı başlaması ile anlamlaştırmak isterken, biz bitmesi ile yapıyorduk bunu…

Sen gidiyordun…
Ve benim için;
Bir tragedya başlıyordu…

2 yorum:

La Loba dedi ki...

'...sen an-lara kaptırıp kendini, bencilliğin ile yaşıyordun.'

Her geçen gün daha da iyi yazan çok nadir insan var. Sen onlardan birisin. Okudukça daha çok kapılıyorum cümlelere. Çoğunda da kendimi ve yaşadıklarımı buluyorum. İtiraf edeyim bazen okumaya korkuyorum.

Aynen devam.

Efsa dedi ki...

Artık kendi yazdıklarımı bile beğenmiyorum biliyor musun :(