8 Kasım 2010 Pazartesi


"Sevgilim, seni bekliyorum.

Karanlıkta bir gün ne kadar sürer? Ya da bir hafta?

Ateş çoktan söndü ve ben çok ama çok üşüyorum. Dışarıya sürünmeye çalıştım, fakat orada güneş var.

Korkarım bunları çizerek ve bu kelimeleri yazarak ışığı boşa harcadım. Öleceğiz... Öleceğiz, aşkımızla dolu olarak. Güzellikleri tatmış ve bulunduğumuz bedenlerde ırmaklar gibi akmış olarak.

Korkularımızı tıpkı bu berbat mağarada saklar gibi sakladık. Bütün bunları vücudumda taşımak istiyorum.

Biz gerçek ülkeleriz. Haritalardaki sınırlar ya da güçlü adamların isimleri değiliz. Bir gün buraya gelip beni rüzgar sarayına götüreceğini biliyorum.

Tek istediğim bu. seninle ve dostlarımızla böyle bir yerden haritasız bir dünyaya yürümek. Lamba söndü ve ben karanlıkta yazıyorum..."

* Hayatımda çok özel bir yeri olan İngiliz Hasta filminden bir mektup...

2 yorum:

y. dedi ki...

bu diyaloğun benim hayatımda çok özel bir anlamı var, ne zaman okusam catherine'nin bu mektubu yazarken duyduğumuz sesi kulaklarımdan geçer ve o ışığın azalışı, umutsuzluk sadece karanlıkla gelmez oysa.ve çöl, hayatımın en büyük imgelemesi, ayak izim, iz bulucum...

almasy'nin c.yi taşırken boynuna odaklanan bakışı, ah ya efsa, nerden bulaştırdın buna beni...

Efsa dedi ki...

O boynun çukuru... Parmaklarını orada gezdirmesi adamın... Sevdiğim tüm adamlarda yuvam dedim oraya ben.

Umutsuzum Y, bir yanım inanmak isterken diğer yanım asla ölesiye sevecek adaı bulamayacağımı söylüyor.